KURAN-I KERİM
Sureler Sure Sırasına Göre Sıralanmıştır
Hüseyin Atay Meali
Arama sonucu 6236 Ayet bulundu. [ 1-100 101-200201-300 301-400 Sonraki >> ]
2 : 94
De ki: "Eğer, Allah katındaki son yurt başka insanlara değil de yalnız size özel ise ve doğru iseniz, o halde ölümü dilesenize!”
 

2 : 95
Önceden işlediklerinden ötürü, bunu dilemeyecekler. Allah zalimleri bilir.
 

2 : 96
Andolsun, onları yaşamaya Allaha ortak koşanlardan da en düşkün bulursun. Her biri keşke binlerce yıl yaşatılsa ister. Oysa, uzun ömürlü olması onu azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yaptıklarını görmektedir.
 

2 : 97
De ki: "Cibril'e düşman olan kimdir? Doğrusu, o inananlara yol gösterici ve müjdeci, kendinden öncekini doğrulayıcı olarak senin gönlüne Allah'ın bilgisi ile indirilmiştir.
 

2 : 98
Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cibril'e ve Mikail'e kim düşman ise, doğrusu, Allah da inkarcıların düşmanıdır.”
 

2 : 99
Andolsun, sana apaçık ilkeler indirdik. Onları ancak yoldan çıkmış olanlar inkar eder.
 

2 : 100
Onlar, her ne zaman bir antlaşma yapmışlarsa, içlerinden bir bölük onu bir kenara atmamış mıdır? Hayır! Onların çoğu inanmaz.
 

2 : 101
Ellerinde olanı doğrulayan bir elçi Allah katından kendilerine gelince, kitap verilenlerden bir bölük, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitabını arkalarına attılar.
 

2 : 102
Onlar, Süleyman ın hükümdarlığı konusunda ayartıcıların söylediklerine uydular. Süleyman inkar etmedi. Ancak, insanlara büyücülüğü öğreten ayartıcılar inkar ettiler. Ve Bahirde iki melek denen Hârut ve Mâruta da bir şey indirilmemişti. Bu ikisi ise, “Biz yalnız denemek içiniz, sakın inanmayanlardan olma” demedikçe, kimseye bir şey öğretmezlerdi. Ama insanlar bu ikisinden yine de karı koca arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Ne var ki, Allah yol vermedikçe onunla kimseye zarar veremezlerdi. İnsanlar kendilerine zararı dokunacak ve yarar sağlamayacak şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu satın alanın gelecektekinde bir hissesi olmadığını biliyorlardı. Keşke karşılığında kendilerini sattıkları şeyin ne kadar kötü olduğunu bir bilselerdi.
 

2 : 103
Eğer, inansalar ve saygılı olsalar, Allah katından alacakları ödül daha iyi olurdu. Keşke bilselerdi!
 

2 : 104
Ey inananlar! “Bizi güt” demeyin, “Bize kulak tut!” deyin ve dinleyin. İnkarcılara acıtıcı bir azap vardır.
 

2 : 105
Ne kitaplılardan olan inkarcılar, ne de ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Allah rahmetini dileyene özgü kılar. Ve Allah yüce bolluk sahibidir.
 

2 : 106
Biz, sildiğimiz veya unutturduğumuz herhangi bir sözün daha iyisini veya benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücü yettiğini bilmez misin?
 

2 : 107
Göklerin ve yerin egemenliğinin Allaha ait olduğunu bilmez misin? Allah'tan başka dostunuz da yardımcınız da yoktur.
 

2 : 108
Yoksa, daha önce Musa'nın sorguya çekilmesi gibi, siz de elçinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz? İnanmayı inkârla değiştiren, kuşkusuz, düz yoldan sapmış olur.
 

2 : 109
Kitaplıların çoğu, gerçek kendilerine açıkça belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi inanmanızdan sonra keşke inkârcılığa döndürseler, isterler. Ancak, Allah buyruğunu verene kadar affedin ve aldırmayın! Doğrusu, Allah’ın gücü her şeye yeter.
 

2 : 110
Namazı kılın, zekatı verin! Kendiliğinizden sunacağınız her türlü iyiliği Allah katında bulacaksınız. Doğrusu, Allah yaptıklarınızı görmektedir.
 

2 : 111
“Yahudi veya Hıristiyan olmayan kimse cennete girmeyecek" dediler. Bu, onların kuruntularıdır. De ki: “Doğru iseniz, kesin kanıtınızı getirin.”
 

2 : 112
Evet! İyi davranarak kendini Allah'a verenin ödülü Rabbinin katindadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.
 

2 : 113
Yahudiler, “Hıristiyanlar hiçbir şey üzere değildir” dediler. Hıristiyanlar da "Yahudiler hiçbir şey üzere değildir” dediler, oysa hepsi de kitap okuyor. Bilmeyenler de tıpkı onların dediği gibi derler. Allah, anlaşamayıp durdukları şeylerde diriliş günü aralarında hüküm verecektir.
 

2 : 114
Allah'ın mescitlerinde O'nun adının anılmasını engelleyen ve oraların yıkılmasına uğraşan kimseden daha zalim kim olabilir? Onların oralara ancak korkarak girmeleri uygun düşer. Dünyada alçaklık onlaradır, gelecektekinde büyük azap da onlaradır.
 

2 : 115
Doğu da batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah o yöndedir. Doğrusu, Allah kuşatandır, bilendir.
 

2 : 116
Onlar, “Allah oğul edindi” dediler. Haşa! Hayır! Göklerde ve yerde olanlar O'nundur; hepsi O'na boyun eğer.
 

2 : 117
Gökleri ve yeri örneksiz var eden O'dur. O, bir işin olmasına hükmedince ona ancak “ol!” der, hemen olur.
 

2 : 118
Bilmeyenler “Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir belge gelmeli değil mi?” derler. Bunlardan öncekiler de bunların dediği gibi demişlerdi; gönülleri benzeşti. Oysa, kesinkes bilen ulusa belgeleri açıklamışızdır.
 

2 : 119
Doğrusu, Biz seni gerçekten müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Alevli ateşliklerden olanlardan sorumlu değilsin.
 

2 : 120
Yahudiler de Hıristiyanlar da, dinlerine uymadıkça senden hoşnut olmazlar. De ki: Doğrusu, Allah'ın yolu doğru olan yoldur. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, Allah'tan yana ne bir dostun, ne de bir yardımcın olur.
 

2 : 121
Kendilerine verdiğimiz kitabı gereği gibi okuyanlar, işte, onlar ona inanırlar. Kim onu inkâr ederse, işte kaybedenler onlardır.
 

2 : 122
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün kılmış olduğumu hatırlayın.
 

2 : 123
Kimsenin kimseye bir yararı dokunmayacağı, kimseden bedel alınmayacağı, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve bunların yardım görmeyecekleri günden korunun.
 

2 : 124
Hani, Rabbi İbrahim'i birtakım sözcüklerle denedi, o da onları yerine getirdi. “Doğrusu, seni insanlara önder kılacağım” dedi. O, “Soyumdan da” deyince, doğrusu, antlaşmam zalimleri içermez” buyurdu.
 

2 : 125
Hani, Evi insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. “İbrahim'in durağını yakarma yeri yapın.” Evimi dolananlar, dizginleşenler, öne eğilenler ve secdeye kapananlar için temiz tutun, diye İbrahim ve İsmail'e ant verdik.
 

2 : 126
Hani, İbrahim “Rabbim! Burasını güvenilen bir yer kıl, halkından Allah'a ve sonraki güne inananları ürünlerle besle” demişti. O, “İnkâr edenin de az bir süre geçimini sağlarım, sonra da onu ateşin azabına uğratırım. Varılacak yer ne kötüdür!” dedi.
 

2 : 127
Hani, İbrahim ve İsmail Evin temellerini yükseltirken: “Rabbimiz! Bizden kabul buyur, doğrusu sen, hem işitensin, hem bilensin.
 

2 : 128
Rabbimiz! İkimizi Sana içtenlikle bağlananlardan eyle, soyumuzdan da Sana içtenlikle bağlanan bir millet yap. Bize tapınmamızın biçimini göster, tövbemizi kabul eyle! Doğrusu, tövbeleri çokça kabul eden, acıyan ancak Şensin.
 

2 : 129
Rabbimiz! İçlerinden kendilerine, senin belgelerini okuyacak, kitabı ve bilgeliği öğretecek ve onları arıtacak bir elçi gönder. Doğrusu yüce ve bilge olan ancak Şensin.”
 

2 : 130
Kendini aşağılaştırandan başka kim İbrahim’in dininden yüz çevirebilir? Andolsun ki, dünyada onu seçtik, doğrusu, o gelecektekinde de yararlı iş işleyenlerin arasındadır.
 

2 : 131
Hani, Rabbi ona “İçtenlikle doğruya bağlan” buyurduğunda o da “Âlemlerin Eğitenine içtenlikle bağlandım” demişti.
 

2 : 132
İbrahim bunu kendi oğullarına da öğütledi. Ve Yakup da “Oğullarım! Doğrusu, size dini Allah seçti. Siz de ancak içtenlikle bağlanmış olarak can verin” dedi.
 

2 : 133
Yoksa, Yakup can çekişirken siz yanında mı idiniz? Oğullarına “Benden sonra kime tapacaksınız?” diye sormuştu. Onlar da “Senin Tanrına; ataların İbrahim, İsmail, İshak’m Tanrısı olan Tek Tanrıya tapacağız ve biz O’na içtenlikle bağlanmışız” demişlerdi.
 

2 : 134
İşte, onlar gelip geçmiş bir millettir. Onların kazandıkları kendilerine ve sizin kazandıklarınız da sizedir. Onların yapmış olduklarından sorumlu tutulmazsınız.
 

2 : 135
Yahudi ya da Hıristiyan olun, doğru yolda olursunuz, derler. “Hayır! Doğruya yönelen ve Allah’a ortak koşanlardan olmayan İbrahim’in dininden oluruz” de.
 

2 : 136
“Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve oymaklara indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilene, Rableri tarafından peygamberlere verilenlere inandık. Onları birbirinden ayırmayız. Biz O’na içtenlikle bağlanmışızdır” deyiniz.
 

2 : 137
Eğer sizin inanmış olduğunuza aynen inanmış olsalar, şüphesiz doğru yolda olurlar; yüz çevirirlerse anlaşmazlığa düşerler. Onlara karşı Allah sana yetecektir. O, hem işitir, hem bilir.
 

2 : 138
Allah’ın rengine uy! Rengi Allah’ınkinden daha güzel olan var mıdır? Biz O’na tapıyoruz.
 

2 : 139
“Bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olan Allah hakkında bizimle mi tartışıyorsunuz? Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size aittir. Biz, O’na özden bağlıyız” deyiniz.
 

2 : 140
Ya da İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve oymakların, Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylemek istiyorsunuz? “O halde siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?” de. Allah’ın kendisine verdiği bir bilgiyi gizleyenden daha kıyıcı kim vardır? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
 

2 : 141
İşte, onlar gelip geçmiş bir millettir. Onların kazandıkları kendilerine ve sizin kazandıklarınız kendinizedir. Siz, onların yapmış olduklarından sorumlu tutulmazsınız.
 

2 : 142
İnsanların uçarıları “Yönelip durdukları yönden kendilerini çeviren nedir” diyeceklerdir. De ki: “Doğu da batı da Allah’ındır. O, dileyene doğru yol gösterir.”
 

2 : 143
Böylece sizi, insanlara örnek olmanız için ortada bir millet kıldık. Elçi de size örnektir. Elçiye uyanları topukları üzerinde döneceklerden ayırt etmek için, bulunmuş olduğun yeri yönelim yeri yaptık. O, Allah’ın yol gösterdiği kimselerden başkasına ağır geldi. Allah, inancınızı boşa çıkaracak değildir. Doğrusu, Allah insanlara şefkatlidir, acıyandır.
 

2 : 144
Doğrusu, yüzünün göğe doğru dönüp durduğunu görüyoruz. Seni hoşlanacağın yöne şüphesiz çevireceğiz. öyleyse yüzünü Saygın Mescid’e doğru çevir. Bulunduğunuz yerde yüzlerinizi onun yönüne çevirin. Doğrusu, kendilerine kitap verilenler, onun Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
 

2 : 145
Kitap verilenlere her türlü delili getirmiş olsan, yine de senin yönüne uymazlar. Sen de onların yönüne uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin yönüne de uymazlar. Andolsun ki, eğer sana gelen bilimden sonra, onların arzularına uyarsan, şüphesiz, o zaman haksızlık edenlerden olursun.
 

2 : 146
Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Doğrusu, onların bir takımı gerçeği bile bile gizlemektedir.
 

2 : 147
Gerçek Rabbindendir. Sakın kuşkulanan kimselerden olma.
 

2 : 148
Her birinin yöneldiği bir yön vardır. Ancak, siz iyi işlerde yarışın. Nerede olursanız olun, Allah hepinizi bir araya getirir. Doğrusu Allah'ın gücü her şeye yeter.
 

2 : 149
Ve nereden yola çıkarsan, yüzünü Saygın Mescide doğru çevir. Doğrusu, Rabbinden olan gerçek budur. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
 

2 : 150
Ve nereden yola çıkarsan, yüzünü Saygın Mescide doğru çevir. İnsanların size karşı bir delili olmaması için, nerede olursanız, yüzünüzü oraya doğru çevirin. Ancak onların haksızlık edenlerine gelince, bilinçli olarak onlardan çekinmeyin, benden çekinin. Ben de size olan nimetimi tamamlayayım. Ve böylece doğru yolda olursunuz.
 

2 : 151
Nitekim, size ilkelerimizi okuyan, sizi arıtan, size Kitabı ve bilgeliği öğreten, size bilmediklerinizi de öğreten, içinizden bir elçi gönderdik.
 

2 : 152
Artık, Beni anın! Ben de sizi anayım. Bana şükredin, Bana nankörlük etmeyin.
 

2 : 153
Ey inananlar! Dirençle ve yalvararak yardım dileyin. Doğrusu, Allah direnç gösterenlerden yanadır.
 

2 : 154
Allah yolunda öldürülenlere “Ölüdürler” demeyiniz. Aslında onlar diridirler, fakat siz sezemezsiniz.
 

2 : 155
Andolsun ki, sizi, biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksilterek deneyeceğiz. Katlananlara müjde ver.
 

2 : 156
Başlarına bir musibet geldiği zaman “Doğrusu, biz Allaha aitiz ve elbette Ona döneceğiz” derler.
 

2 : 157
İşte onlara, Rablerinden nimetler ve acıma vardır. İşte, onlar doğru yoldadırlar.
 

2 : 158
Doğrusu, Safa ile Merve Allah'ın işaretli yerleridir. Kim Evi hacceder veya umre yaparsa, her ikisini de tavaf etmesinde bir günah yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa, doğrusu, Allah bilir, karşılığını verir.
 

2 : 159
Doğrusu, indirdiğimiz açık belgeleri ve doğru yol göstergesini kitapta insanlara açıkladıktan sonra, onları gizleyenlere hem Allah lanet eder, hem lanet edebilecekler lanet eder.
 

2 : 160
Ancak, tövbe edenlere, düzeltenlere ve açık açık anlatanlara gelince, işte onların tövbesini kabul ederim. Tövbeleri kabul eden ve acıyan Benim.
 

2 : 161
Doğrusu, inkâr edenler ve inkarcı olarak ölenler, işte, Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onlaradır.
 

2 : 162
Onda ebedidirler. Onlardan azap eksiltilmez ve geciktirilmezler de.
 

2 : 163
Tanrınız tek bir tanrıdır. Ondan başka Tanrı yoktur, Acıyan ve Acıyıcı olan O'dur.
 

2 : 164
Doğrusu, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün gidip gelmesinde, insanlara yarar sağlayan şeyleri denizde taşıyan gemilerde, Allah'ın gökten indirip, ölümünden sonra yeri kendisiyle dirilttiği suda ve orada yaydığı her türlü canlıda, rüzgarları ve gök ile yer arasında boyun eğdirilen bulutları yönetmesinde, aklını kullanan ulusa belgeler vardır.
 

2 : 165
İnsanlar içinde, Allah'a ortak koşanlar, Allah'ı sever gibi onları sevenler vardır. İnananlar ise en çok Allah'ı severler. Zalimler, azabı gördüklerinde, bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çetin olacağını keşke anlasalardı.
 

2 : 166
Nitekim, kendilerine uyulanlar, uyanlara sahip çıkmayacaklar ve azabı gördüklerinde de aralarındaki bağlar kopacaktır.
 

2 : 167
Uymuş olanlar, “Keşke, bize dünyaya bir dönüş olsa da bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak” derler. Böylece Allah onlara, üzüntülerini çekecekleri işlerini gösterir. Ancak, ateşten çıkamayacaklardır.
 

2 : 168
Ey insanlar! Yeryüzündeki helal hoş şeylerden yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Doğrusu, o sizlere apaçık bir düşmandır.
 

2 : 169
Ancak o, size kötülüğü, hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur.
 

2 : 170
Onlara “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır! Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler de mi?
 

2 : 171
İnkâr edenler, haykırılmayı sadece çağırma ve bağırma olarak duyan sürü gibidirler. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı düşünemezler.
 

2 : 172
Ey inananlar! Size verdiğimiz rızıkların hoş olanlarından yiyin. Eğer, Allaha tapıyorsanız, Ona şükredin.
 

2 : 173
Ancak, Allah size, ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası için kesileni haram kılmıştır. Ancak, darda kalana, istekli olmamakla, aşırı gitmemekle bir günah yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
 

2 : 174
Doğrusu, Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onunla az değerde bir şey satın alanlara gelince, işte onların yedikleri karınlarında ancak ateş olur. Diriliş günü Allah onlarla konuşmaz ve onları temize de çıkarmaz. Acıtıcı azap da onlaradır.
 

2 : 175
İşte bunlar, doğruluk yerine sapıklığı ve bağışlanma yerine azap olunmayı satın alanlardır. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!
 

2 : 176
Bu, Allah’ın kitabı gerçek olarak indirmesidir. Doğrusu, kitapta anlaşmazlığa düşenler, kuşkusuz, derin bir ayrılık içindedirler.
 

2 : 177
İyilik yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz değildir. Ancak, iyi olan, Allaha, sonraki güne, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; ve malı yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürleştirmede severek veren; namaz kılan, zekat verendir; ve anlaşma yaptıklarında anlaşmalarını yerine getirenler; zorlukta, darlıkta ve sıkıntı anında dayanıklı olanlardır. İşte, bunlar doğru olanlardır ve işte saygılı olanlar da bunlardır.
 

2 : 178
Ey inananlar! Öldürülenler hakkında öldüreni öldürme size yazıldı; hür ise hür, köle ise köle, kadın ise kadın. Ancak, kardeşi tarafından bağışlanırsa uygun olana uyulmalı ve ona güzelce ödeme yapılmalıdır. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve acımadır. Bundan sonra kim gereğini aşarsa ona acıtıcı bir azap vardır.
 

2 : 179
Ey öz akıl sahipleri! Öldüreni öldürmede size hayat vardır. Umulur ki saygılı olursunuz.
 

2 : 180
Sizden birine ölüm geldiği zaman, eğer bir servet bırakıyorsa, ana babaya, en yakınlara uygun bir tarzda vasiyet etmesi, saygılı olan sizlere gerçek olarak yazıldı.
 

2 : 181
Bunu işittikten sonra değiştiren olursa, onun günahı onu değiştirenleredir. Doğrusu, Allah işitendir, bilendir.
 

2 : 182
Vasiyet edenin haksızlık yapacağından veya günaha gireceğinden kim endişe eder ve aralarını bulursa, ona günah yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
 

2 : 183
(183-184) Ey inananlar! Sizden öncekilere oruç yazıldığı gibi, saygılı olmanız için size de sayılı günlerde yazıldı. Sizden hasta olan veya yolculukta bulunan kimse, sayısınca diğer günlerde; ve tutmakta zorlananların, bir yoksulu doyurmalık fidye vermeleri gerekir. Kim daha çok gönülden iyilik yaparsa, o, kendisi için daha iyi olur. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir.
 

2 : 184
(183-184) Ey inananlar! Sizden öncekilere oruç yazıldığı gibi, saygılı olmanız için size de sayılı günlerde yazıldı. Sizden hasta olan veya yolculukta bulunan kimse, sayısınca diğer günlerde; ve tutmakta zorlananların, bir yoksulu doyurmalık fidye vermeleri gerekir. Kim daha çok gönülden iyilik yaparsa, o, kendisi için daha iyi olur. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir.
 

2 : 185
Sizden herhangi biriniz, Kuranın insanlara doğru yol gösteren, ölçüt ve doğru yolun belgeleri olarak indirildiği Ramazan ayına girerse, o ayda oruç tutsun. Hasta olan veya yolculukta bulunan kimse, sayısınca diğer günlerde. Allah size kolaylık ister, size zorluk istemez ve sayıyı tamamlamalısınız. Size doğru yol göstermesinden dolayı Allah'ı ulu tutmalısınız. Böylece de şükredersiniz.
 

2 : 186
Kullarım Beni sana sorarlarsa, doğrusu, Ben yakınım. Ben, yakaranın yakarmasındaki çağrısına cevap veririm. Öyle ise Benim çağrıma uysunlar, Bana inansınlar; böylece doğru yolu bulurlar.
 

2 : 187
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin giysinizdir, siz de onların giysisinizdir. Allah, kendinizi aldatmakta olabileceğinizi bildiği için sizi bağışladı. Artık şimdiden sonra kadınlarınıza yaklaşabilirsiniz. Allah sizin için ne yazdıysa onu dileyin. Tan yerinde beyaz çizgi siyah çizgiden sizce ayırt edilene kadar yiyin, için. Sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlere kapandığınız zaman kadınlarınıza yaklaşmayınız. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, onlara yanaşmayın. Allah, saygılı olsunlar diye insanlara yasalarını böylece apaçık bildirir.
 

2 : 188
İnsanların mallarının bir bölümünü yemek için, günah olduğunu bile bile mallarınızı yetkililere salarak, aranızda haksızca yemeyin.
 

2 : 189
Sana hilal halindeki ayları sorarlar. De ki: “Onlar, insanların ve haccın vakitleridir.” Evlere arkalarından girmeniz iyi değildir. Ancak, iyi kimse saygılı olan kimsedir. Evlere kapılarından girin! Allaha saygılı olun ki, başarıya ulaşasınız.
 

2 : 190
Sizinle savaşa kalkışanlarla Allah için savaşın, ancak düşmanlık etmeyin. Doğrusu, Allah düşmanlık edenleri sevmez.
 

2 : 191
Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Karışıklık çıkarmak öldürmekten daha kötüdür. Saygın Mescidin yanında sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün. Nankörlük edenlerin cezası böyledir.
 

2 : 192
Eğer vazgeçerlerse, doğrusu, Allah bağışlayandır, acıyandır.
 

2 : 193
Kargaşalık kalmayana ve sorgulama Allah için olana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, kıyıcılık edenlerden başkasına düşmanlık etmeyin.
 

Arama 1.47 saniyede gerceklestirilmistir
Arama sonucu 6236 Ayet bulundu. [ 1-100 101-200201-300 301-400 Sonraki >> ]