(6-8) Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem’de Âda;

(9-12) Derede kayaları oyan Semûd’a; ilkelerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, direkler sahibi Firavuna ne yaptığını görmedin mi?

(9-12) Derede kayaları oyan Semûd’a; ilkelerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, direkler sahibi Firavuna ne yaptığını görmedin mi?

(9-12) Derede kayaları oyan Semûd’a; ilkelerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, direkler sahibi Firavuna ne yaptığını görmedin mi?

(9-12) Derede kayaları oyan Semûd’a; ilkelerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, direkler sahibi Firavuna ne yaptığını görmedin mi?

Bu yüzden Rabbin onları azap kırbacından geçirmiştir.

Doğrusu, Rabbin hep gözlemektedir.

Ancak, Rabbin denemek için bir insana iyilik edip nimet verdiği zaman, “Rabbim bana ikram etti” der.

Ne var ki onu sınamak için rızkını ölçümlediği zaman, “Rabbim beni küçük düşürdü” der.

Hayır olmaz! Öksüze karşı cömert davranmıyorsunuz.

Yoksulu yedirme konusunda birbirinizi özendirmiyorsunuz.

Size kalanı derleyip, yedikçe yiyorsunuz.

Malı pek çok seviyorsunuz.

(21-22) Hayır olmaz! Yer çarpılıp çarpılıp ufalandığı zaman ve melekler sıra sıra dizilip, Rabbin geldiği zaman.

(21-22) Hayır olmaz! Yer çarpılıp çarpılıp ufalandığı zaman ve melekler sıra sıra dizilip, Rabbin geldiği zaman.

23 O gün, cehennem ortaya konur. O gün insan hatırlamaya çalışır, artık hatırlamaktan ona ne?

24 “Keşke bu hayatım için bir şey yapsaymışım” der.

25 O gün, hiç kimse Onun azap ettiği gibi azap edemez.

26 Hiç kimse Onun vuracağı bağı vuramaz.

27 Ey gönlü yatkın olan insan!

28 Hoşnut olmuş ve etmiş olarak Rabbine dön!

(29-30) Artık kullarımın arasına sokul ve cennetime gir.

(29-30) Artık kullarımın arasına sokul ve cennetime gir.

(1-2) Yo! Bu kente andolsun, sen bu kente konmuşsun.

(1-2) Yo! Bu kente andolsun, sen bu kente konmuşsun.

(3-4) Doğurana ve doğurduğuna andolsun ki, insanoğlunu zorluklar için yarattık.

(3-4) Doğurana ve doğurduğuna andolsun ki, insanoğlunu zorluklar için yarattık.

Kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

“Yığın yığın mal tüketmişimdir” diyor.

Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

(8-9) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?

(8-9) Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?

Biz ona iki yolu da göstermedik mi?

Ne var ki o, sarp yokuşu aşamadı.

O sarp yokuşun ne olduğunu sen bilir misin?

(13-16) O, bir kimsenin boyunduruğunu çözmek, yahut açlık gününde yakında olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

(13-16) O, bir kimsenin boyunduruğunu çözmek, yahut açlık gününde yakında olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

(13-16) O, bir kimsenin boyunduruğunu çözmek, yahut açlık gününde yakında olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

(13-16) O, bir kimsenin boyunduruğunu çözmek, yahut açlık gününde yakında olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

(17-18) Sonra, inanıp birbirlerine dayanıklı olmayı salık veren ve birbirine acımayı salık verenlerden olmaktır. İşte bunlar uğurlu kimselerdir.

(17-18) Sonra, inanıp birbirlerine dayanıklı olmayı salık veren ve birbirine acımayı salık verenlerden olmaktır. İşte bunlar uğurlu kimselerdir.

(19-20) Ancak ilkelerimizi inkâr edenler, işte onlar, uğursuz kimselerdir. Onların üzeri ateşle kapatılacaktır.

(19-20) Ancak ilkelerimizi inkâr edenler, işte onlar, uğursuz kimselerdir. Onların üzeri ateşle kapatılacaktır.

Güneşe ve onun kuşluk ışığına andolsun,

Ardından gelmekte olan aya andolsun,

Onu ortaya koyan gündüze andolsun,

Onu örten geceye andolsun,

Göğe ve onu bina edene andolsun,

Yere ve onu söbeleştirene andolsun,

Kişiye ve onu biçimlendirene andolsun,

(8-9) Sonra ona uçarılık yetisi de saygınlık yetisi de verene andolsun ki, kendini arıtan kesin kurtuluşa ermiştir.

(8-9) Sonra ona uçarılık yetisi de saygınlık yetisi de verene andolsun ki, kendini arıtan kesin kurtuluşa ermiştir.

Kendini ayartan kesin ziyana uğramıştır.

(11-12) Semûd azgınlığı yüzünden yalanladı. En bahtsızları yekinmişti.

(11-12) Semûd azgınlığı yüzünden yalanladı. En bahtsızları yekinmişti.

(13-14) Allah’ın elçisi onlara “Allah’ın bu dişi devesine ve onun su hakkına dokunmayın” demişti. Ancak onu yalancı saydılar ve o dişi deveyi sinirlediler. Bunun üzerine Rableri suçlarından dolayı onları kırıp geçirerek yerle bir etti.

(13-14) Allah’ın elçisi onlara “Allah’ın bu dişi devesine ve onun su hakkına dokunmayın” demişti. Ancak onu yalancı saydılar ve o dişi deveyi sinirlediler. Bunun üzerine Rableri suçlarından dolayı onları kırıp geçirerek yerle bir etti.

O, bunun sonucundan korkmaz.

Kapladığı zaman geceye andolsun,

Açıldığı zaman gündüze andolsun,

Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki

Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşitlidir.

(5-7) Ancak, verenin, saygılı olanın ve en güzel adları olan Allah'ı doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız.

(5-7) Ancak, verenin, saygılı olanın ve en güzel adları olan Allah'ı doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız.

(8-11) Ancak, cimrilik eden, kendini yeterli sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin de güçlüklere uğramasını kolaylaştırırız. O kimse aşağıya yuvarlandığı zaman malı onu kurtarmaz.

(8-11) Ancak, cimrilik eden, kendini yeterli sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin de güçlüklere uğramasını kolaylaştırırız. O kimse aşağıya yuvarlandığı zaman malı onu kurtarmaz.

(8-11) Ancak, cimrilik eden, kendini yeterli sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin de güçlüklere uğramasını kolaylaştırırız. O kimse aşağıya yuvarlandığı zaman malı onu kurtarmaz.

(8-11) Ancak, cimrilik eden, kendini yeterli sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin de güçlüklere uğramasını kolaylaştırırız. O kimse aşağıya yuvarlandığı zaman malı onu kurtarmaz.

(8-11) Ancak, cimrilik eden, kendini yeterli sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin de güçlüklere uğramasını kolaylaştırırız. O kimse aşağıya yuvarlandığı zaman malı onu kurtarmaz.

Doğrusu, Bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.

Doğrusu, sonrası da ilki de Bize aittir.

(14-16) Öyle ise sizi alevler saçan ateşle uyarırım. Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş, azgın olandan başkası yaslanmaz.

(14-16) Öyle ise sizi alevler saçan ateşle uyarırım. Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş, azgın olandan başkası yaslanmaz.

(14-16) Öyle ise sizi alevler saçan ateşle uyarırım. Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş, azgın olandan başkası yaslanmaz.

(17-20) Arınmak için malını veren, çok saygılı olan kimse ise ondan uzak tutulur. O yaptığı iyiliği, gördüğü bir iyiliğe karşılık olarak değil, ancak, ulu Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır.

(17-20) Arınmak için malını veren, çok saygılı olan kimse ise ondan uzak tutulur. O yaptığı iyiliği, gördüğü bir iyiliğe karşılık olarak değil, ancak, ulu Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır.

(17-20) Arınmak için malını veren, çok saygılı olan kimse ise ondan uzak tutulur. O yaptığı iyiliği, gördüğü bir iyiliğe karşılık olarak değil, ancak, ulu Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır.

(17-20) Arınmak için malını veren, çok saygılı olan kimse ise ondan uzak tutulur. O yaptığı iyiliği, gördüğü bir iyiliğe karşılık olarak değil, ancak, ulu Rabbinin hoşnutluğunu gözeterek yapmıştır.

21 Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.

Kuşluk vaktine andolsun

Durulduğu zaman geceye andolsun ki,

Rabbin seni ne bıraktı, ne de darıldı.

Ve andolsun, sonraki senin için öncekinden daha iyi olacaktır.

Ve andolsun, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.

Seni öksüz bulup da barındırmadı mı?

Seni şaşırmış bulup yol göstermedi mi?

Seni fakir bulup zenginleştirmedi mi?

Öyleyse sakın öksüzün canını sıkma,

Ve sakın bir şey isteyeni azarlama.

Rabbinin nimetine gelince, artık anlat.

Acıyan Acıyıcı Olan Allah Adına 1 Senin göğsüne genişlik vermedik mi?

(2-3) Belini büken ağırlığını indirmedik mi?

(2-3) Belini büken ağırlığını indirmedik mi?

Senin şanını yükseltmedik mi?

Doğrusu, güçlüğün yanında bir kolaylık vardır.

Doğrusu, o güçlüğün yanında bir kolaylık vardır.

Onun için, bir işi bitirince diğerine giriş.

Ve yalnız Rabbine yönel.

İncire ve zeytine andolsun,

Sina dağına andolsun,