51 :
26
|
(26-27) Hemen ailesinin yanına sıvışıp semiz bir buzağı getirmiş. Onların önüne sürüp, “Yemez misiniz?” demişti.
|
|
  |
|
51 :
27
|
(26-27) Hemen ailesinin yanına sıvışıp semiz bir buzağı getirmiş. Onların önüne sürüp, “Yemez misiniz?” demişti.
|
|
  |
|
51 :
28
|
Yemediklerini görünce, onlardan endişeye düştü; ‘korkma!’ dediler ve ona bilgin bir oğul müjdelediler.
|
|
  |
|
51 :
29
|
Bunun üzerine karısı telaşlı bir sesle geldi ve yüzünü şamarlayarak, “Kısır bir kocakarı!” dedi.
|
|
  |
|
51 :
30
|
Ona “Sana böyledir, Rabbin söylemiştir; doğrusu, O, bilgedir, bilgindir” dediler.
|
|
  |
|
51 :
31
|
“Ey elçiler! Göreviniz nedir?”
|
|
  |
|
51 :
32
|
(32-34) “Doğrusu biz savurgan, suçlu bir ulusun üzerine, Rabbinin katından işaretli çamurdan taşlar göndermekle görevlendirildik” dediler.
|
|
  |
|
51 :
33
|
(32-34) “Doğrusu biz savurgan, suçlu bir ulusun üzerine, Rabbinin katından işaretli çamurdan taşlar göndermekle görevlendirildik” dediler.
|
|
  |
|
51 :
34
|
(32-34) “Doğrusu biz savurgan, suçlu bir ulusun üzerine, Rabbinin katından işaretli çamurdan taşlar göndermekle görevlendirildik” dediler.
|
|
  |
|
51 :
35
|
(35-36) Bunun üzerine, suçlu toplumun arasında bulunan inançlıları çıkardık. Zaten orada, içtenlikle boyun bükenlerden sadece bir ev halkı bulduk.
|
|
  |
|
51 :
36
|
(35-36) Bunun üzerine, suçlu toplumun arasında bulunan inançlıları çıkardık. Zaten orada, içtenlikle boyun bükenlerden sadece bir ev halkı bulduk.
|
|
  |
|
51 :
37
|
(37-38) Can yakıcı azaptan korkanlar için, orada bir işaret bıraktık. Hani! Musa'ya gelince, onu apaçık bir kanıtla Firavuna göndermiştik.
|
|
  |
|
51 :
38
|
(37-38) Can yakıcı azaptan korkanlar için, orada bir işaret bıraktık. Hani! Musa'ya gelince, onu apaçık bir kanıtla Firavuna göndermiştik.
|
|
  |
|
51 :
39
|
O, gücüne dayanarak yüz çevirip, “bir büyücüdür” veya “bir delidir” dedi.
|
|
  |
|
51 :
40
|
Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attığımızda o yeriniyordu.
|
|
  |
|
51 :
41
|
(41-42) Hani, Âda gelince onların üzerine, uğradığı hiçbir şeyi bırakmayıp, toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
|
|
  |
|
51 :
42
|
(41-42) Hani, Âda gelince onların üzerine, uğradığı hiçbir şeyi bırakmayıp, toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
|
|
  |
|
51 :
43
|
Hani, Semûd a gelince, onlara, bir süreye kadar zevklenin denmişti.
|
|
  |
|
51 :
44
|
Onlar, Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı, bunun üzerine onları gözleri göre göre yıldırım çarptı.
|
|
  |
|
51 :
45
|
Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.
|
|
  |
|
51 :
46
|
Daha önce de Nuh ulusu; doğrusu onlar da yoldan çıkmış bir ulustu.
|
|
  |
|
51 :
47
|
Göğü, gücümüzle Biz kurduk; doğrusu, Biz onu genişletmekteyiz.
|
|
  |
|
51 :
48
|
Yeryüzünü Biz yaydık, ne güzel düzleyiciler.
|
|
  |
|
51 :
49
|
Anmaya çalışırsınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.
|
|
  |
|
51 :
50
|
Öyleyse Allaha kaçın, doğrusu ben size açık bir uyarıcıyım.
|
|
  |
|
51 :
51
|
Allahla beraber başkasını tanrı kılmayın, doğrusu ben O ndan size açık bir uyarıcıyım.
|
|
  |
|
51 :
52
|
İşte böyle, onlardan öncekilere herhangi bir elçi gelince, “Bir büyücüdür” veya “Bir delidir” derlerdi.
|
|
  |
|
51 :
53
|
Birbirlerine bunu mu önerdiler? Hayır! Onlar azgın bir ulustur.
|
|
  |
|
51 :
54
|
Onlardan yüz çevir; sen kınanacak değilsin.
|
|
  |
|
51 :
55
|
Hatırlat! Doğrusu hatırlatma inananlara fayda sağlar.
|
|
  |
|
51 :
56
|
Cinleri ve insanları ancak Bana tapmaları için yaratmışımdır.
|
|
  |
|
51 :
57
|
Onlardan bir rızık istemem; Beni doyurmalarını da istemem.
|
|
  |
|
51 :
58
|
Doğrusu, rızıklandıran sağlam güç sahibi olan, Allah’tır.
|
|
  |
|
51 :
59
|
Doğrusu haksızlık edenlerin, arkadaşlarının payları kadar payları vardır; Benden ivedilik istemesinler.
|
|
  |
|
51 :
60
|
Kendilerine söz verilen günde, vay o inkâr edenlere!
|
|
  |
|
52-TÛR SURESİ - At-Tur - MEKKE/76 - 49 Ayet
|
Bismillahirrahmanirrahim |
52 :
1
|
(1-7) Dağa, yayılmış ince deri üzerine yazılmış Kitaba, bayındır olan eve, yükseltilmiş tavana, kabaran denize andolsun ki, doğrusu, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
|
|
  |
|
52 :
2
|
(1-7) Dağa, yayılmış ince deri üzerine yazılmış Kitaba, bayındır olan eve, yükseltilmiş tavana, kabaran denize andolsun ki, doğrusu, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
|
|
  |
|
52 :
3
|
(1-7) Dağa, yayılmış ince deri üzerine yazılmış Kitaba, bayındır olan eve, yükseltilmiş tavana, kabaran denize andolsun ki, doğrusu, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
|
|
  |
|
52 :
4
|
(1-7) Dağa, yayılmış ince deri üzerine yazılmış Kitaba, bayındır olan eve, yükseltilmiş tavana, kabaran denize andolsun ki, doğrusu, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
|
|
  |
|
52 :
5
|
(1-7) Dağa, yayılmış ince deri üzerine yazılmış Kitaba, bayındır olan eve, yükseltilmiş tavana, kabaran denize andolsun ki, doğrusu, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
|
|
  |
|
52 :
6
|
(1-7) Dağa, yayılmış ince deri üzerine yazılmış Kitaba, bayındır olan eve, yükseltilmiş tavana, kabaran denize andolsun ki, doğrusu, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
|
|
  |
|
52 :
7
|
(1-7) Dağa, yayılmış ince deri üzerine yazılmış Kitaba, bayındır olan eve, yükseltilmiş tavana, kabaran denize andolsun ki, doğrusu, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.
|
|
  |
|
52 :
8
|
|
  |
|
52 :
9
|
(9-12) Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde oyalanıp yalanlayanlara yazık olacak!
|
|
  |
|
52 :
10
|
(9-12) Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde oyalanıp yalanlayanlara yazık olacak!
|
|
  |
|
52 :
11
|
(9-12) Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde oyalanıp yalanlayanlara yazık olacak!
|
|
  |
|
52 :
12
|
(9-12) Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde oyalanıp yalanlayanlara yazık olacak!
|
|
  |
|
52 :
13
|
(13-14) Cehennem ateşine itilip kakıldıkları gün: İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur.
|
|
  |
|
52 :
14
|
(13-14) Cehennem ateşine itilip kakıldıkları gün: İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur.
|
|
  |
|
52 :
15
|
(15-16) Bu, bir büyü müdür? Yoksa siz görmüyor musunuz? Yaslanın ateşe, dayansanız da, dayanmasanız da, artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığıyla cezalanıyorsunuz.
|
|
  |
|
52 :
16
|
(15-16) Bu, bir büyü müdür? Yoksa siz görmüyor musunuz? Yaslanın ateşe, dayansanız da, dayanmasanız da, artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığıyla cezalanıyorsunuz.
|
|
  |
|
52 :
17
|
(17-18) Doğrusu, saygılı olanlar, Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk alarak cennetlerde ve nimetler içindedirler. Rableri onları alevli ateş azabından korumuştur.
|
|
  |
|
52 :
18
|
(17-18) Doğrusu, saygılı olanlar, Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk alarak cennetlerde ve nimetler içindedirler. Rableri onları alevli ateş azabından korumuştur.
|
|
  |
|
52 :
19
|
(19-20) İşlediklerinizden ötürü sıralanmış tahtlara yaslanarak ağız tadıyla yiyin için. Onları güzel iri gözlülerle eşlendiririz.
|
|
  |
|
52 :
20
|
(19-20) İşlediklerinizden ötürü sıralanmış tahtlara yaslanarak ağız tadıyla yiyin için. Onları güzel iri gözlülerle eşlendiririz.
|
|
  |
|
52 :
21
|
İnanan ve soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.
|
|
  |
|
52 :
22
|
Onlara dilediklerinden meyve ve et sunarız.
|
|
  |
|
52 :
23
|
Orada, saçma söyletmeyen ve günaha sokmayan kadeh çekişirler.
|
|
  |
|
52 :
24
|
Sedefteki inciler gibi olan gençleri yanlarında dolaşırlar.
|
|
  |
|
52 :
25
|
Birbirlerine dönüp soruşurlar.
|
|
  |
|
52 :
26
|
(26-28) “Doğrusu, bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik, Allah lütfedip bizi kavurucu azaptan korudu. Doğrusu, bundan önce de Ona yalvarıyorduk, doğrusu, O iyilik yapandır, acıyandır” derler.
|
|
  |
|
52 :
27
|
(26-28) “Doğrusu, bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik, Allah lütfedip bizi kavurucu azaptan korudu. Doğrusu, bundan önce de Ona yalvarıyorduk, doğrusu, O iyilik yapandır, acıyandır” derler.
|
|
  |
|
52 :
28
|
(26-28) “Doğrusu, bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik, Allah lütfedip bizi kavurucu azaptan korudu. Doğrusu, bundan önce de Ona yalvarıyorduk, doğrusu, O iyilik yapandır, acıyandır” derler.
|
|
  |
|
52 :
29
|
Artık hatırlat! Rabbinin nimetiyle sen, ne kâhinsin, ne de delisin.
|
|
  |
|
52 :
30
|
Yoksa, senin için “Şairdir, onun için zamanın olaylarını gözlüyoruz” mu derler?
|
|
  |
|
52 :
31
|
De ki: “Gözetleyin; doğrusu, ben de sizinle beraber gözetleyenlerdenim.”
|
|
  |
|
52 :
32
|
Bunu onlara akılları mı buyuruyor? Yoksa, onlar azgın bir ulus mudur?
|
|
  |
|
52 :
33
|
(33-34) Yahut, “Onu kendi uydurdu” mu? diyorlar. Hayır! İnanmıyorlar! Eğer, doğru iseler, benzeri bir söz meydana getirsinler.
|
|
  |
|
52 :
34
|
(33-34) Yahut, “Onu kendi uydurdu” mu? diyorlar. Hayır! İnanmıyorlar! Eğer, doğru iseler, benzeri bir söz meydana getirsinler.
|
|
  |
|
52 :
35
|
(35-36) Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar? Ya da yaratanlar kendileri midir? Yoksa, gökleri ve yeri kendileri mi yarattı? Hayır! Kesinkes bilmiyorlar.
|
|
  |
|
52 :
36
|
(35-36) Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar? Ya da yaratanlar kendileri midir? Yoksa, gökleri ve yeri kendileri mi yarattı? Hayır! Kesinkes bilmiyorlar.
|
|
  |
|
52 :
37
|
(37-38) Yahut da, Rabbinin hâzineleri onların yanında mıdır? Yoksa, onlar mı işe hâkimdirler? Yoksa, üzerine çıkıp dinledikleri bir merdivenleri mi vardır? Öyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsinler.
|
|
  |
|
52 :
38
|
(37-38) Yahut da, Rabbinin hâzineleri onların yanında mıdır? Yoksa, onlar mı işe hâkimdirler? Yoksa, üzerine çıkıp dinledikleri bir merdivenleri mi vardır? Öyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsinler.
|
|
  |
|
52 :
39
|
Yoksa, kızlar Onun da, oğullar sizin, öyle mi?
|
|
  |
|
52 :
40
|
Yahut, sen onlardan bir ücret istiyorsun da, onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
|
|
  |
|
52 :
41
|
Veya görülmeyeni bilmek kendilerindedir de, onlar mı yazıyorlar?
|
|
  |
|
52 :
42
|
Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Oysa, asıl tuzağa düşecek olanlar inkârcılardır.
|
|
  |
|
52 :
43
|
Yoksa, Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Allah, onların ortak koşmalarından arıdır.
|
|
  |
|
52 :
44
|
Gökten düşen bir parça görseler, “Bulut kümesidir” derler.
|
|
  |
|
52 :
45
|
(45-46) Çarpılacakları güne ulaşmalarına kadar onları bırak. O gün, tuzakları kendilerine bir fayda vermez, yardım da görmezler.
|
|
  |
|
52 :
46
|
(45-46) Çarpılacakları güne ulaşmalarına kadar onları bırak. O gün, tuzakları kendilerine bir fayda vermez, yardım da görmezler.
|
|
  |
|
52 :
47
|
Doğrusu, haksızlık edenlere bundan başka da azap vardır, ancak onların çoğu bilmezler.
|
|
  |
|
52 :
48
|
Rabbinin hükmüne dayan; doğrusu sen, Bizim gözetlememiz altındasın, kalktığında Rabbini överek an.
|
|
  |
|
52 :
49
|
Geceleyin ve yıldızlar sönerken de Onu arı tut.
|
|
  |
|
53-NECM SURESİ - An-Najm - MEKKE/23 - 62 Ayet
|
Bismillahirrahmanirrahim |
53 :
1
|
(1-4) Kaydığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız sapmamış ve yanılmamıştır. O havadan, mantıksız konuşmaz. O, ancak bildirilen bir vahiydir.
|
|
  |
|
53 :
2
|
(1-4) Kaydığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız sapmamış ve yanılmamıştır. O havadan, mantıksız konuşmaz. O, ancak bildirilen bir vahiydir.
|
|
  |
|
53 :
3
|
(1-4) Kaydığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız sapmamış ve yanılmamıştır. O havadan, mantıksız konuşmaz. O, ancak bildirilen bir vahiydir.
|
|
  |
|
53 :
4
|
(1-4) Kaydığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız sapmamış ve yanılmamıştır. O havadan, mantıksız konuşmaz. O, ancak bildirilen bir vahiydir.
|
|
  |
|
53 :
5
|
(5-9) Onu çok güçlü, sağlam kavrayışlı olan öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş, sonra yaklaşmış ve aşağı inmiştir; araları iki yay aralığı kadar, belki daha da yakın olmuştu.
|
|
  |
|
53 :
6
|
(5-9) Onu çok güçlü, sağlam kavrayışlı olan öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş, sonra yaklaşmış ve aşağı inmiştir; araları iki yay aralığı kadar, belki daha da yakın olmuştu.
|
|
  |
|
53 :
7
|
(5-9) Onu çok güçlü, sağlam kavrayışlı olan öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş, sonra yaklaşmış ve aşağı inmiştir; araları iki yay aralığı kadar, belki daha da yakın olmuştu.
|
|
  |
|
53 :
8
|
(5-9) Onu çok güçlü, sağlam kavrayışlı olan öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş, sonra yaklaşmış ve aşağı inmiştir; araları iki yay aralığı kadar, belki daha da yakın olmuştu.
|
|
  |
|
53 :
9
|
(5-9) Onu çok güçlü, sağlam kavrayışlı olan öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş, sonra yaklaşmış ve aşağı inmiştir; araları iki yay aralığı kadar, belki daha da yakın olmuştu.
|
|
  |
|
53 :
10
|
(10-12) O anda kuluna bildireceğini bildirdi. Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışacak mısınız?
|
|
  |
|
53 :
11
|
(10-12) O anda kuluna bildireceğini bildirdi. Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışacak mısınız?
|
|
  |
|
53 :
12
|
(10-12) O anda kuluna bildireceğini bildirdi. Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışacak mısınız?
|
|
  |
|
53 :
13
|
(13-17) Andolsun ki, onu görme sınırının sonunda, başka bir inişinde de görmüştü. Barınılacak bahçe onun yanındadır. O sınırı kaplayan ne ise, kaplamıştı. Gözü ne kaydı, ne de onu aştı.
|
|
  |
|
53 :
14
|
(13-17) Andolsun ki, onu görme sınırının sonunda, başka bir inişinde de görmüştü. Barınılacak bahçe onun yanındadır. O sınırı kaplayan ne ise, kaplamıştı. Gözü ne kaydı, ne de onu aştı.
|
|
  |
|
53 :
15
|
(13-17) Andolsun ki, onu görme sınırının sonunda, başka bir inişinde de görmüştü. Barınılacak bahçe onun yanındadır. O sınırı kaplayan ne ise, kaplamıştı. Gözü ne kaydı, ne de onu aştı.
|
|
  |
|
53 :
16
|
(13-17) Andolsun ki, onu görme sınırının sonunda, başka bir inişinde de görmüştü. Barınılacak bahçe onun yanındadır. O sınırı kaplayan ne ise, kaplamıştı. Gözü ne kaydı, ne de onu aştı.
|
|
  |
|