27 :
42
|
(41-42) “Tahtını onun tanımayacağı hale getirin, bakalım doğruyu bulabilecek mi, yoksa doğruyu bulamayacaklardan mı olacak?” dedi. Kraliçe geldiğinde, “Senin tahtın böyle miydi?” denildi. O da, “Sanki odur, daha önce bize bilgi verilmişti ve içtenlikle doğruya bağlanmıştık” dedi.
|
|
  |
|
27 :
43
|
Allah yerine tapmakta olduğu onu alıkoymuştu, doğrusu o inkarcı bir ulustandı.
|
|
  |
|
27 :
44
|
Ona, “Köşke gir” dendi; onu görünce, onu derin bir su sandı da eteğini yukarı çekti. Süleyman, “Doğrusu bu camdan yapılmış cilalı bir saraydır” dedi. O, “Rabbim! Doğrusu ben kendime yazık etmişim. Süleyman ile âlemlerin eğiteni olan Allah'a içtenlikle boyun eğdim” dedi.
|
|
  |
|
27 :
45
|
Andolsun ki, Semûd ulusuna Allah a tapın diye kardeşleri Salih'i gönderdik. Hemen birbiriyle çekişen iki takım oluverdiler.
|
|
  |
|
27 :
46
|
"Ey ulusum! Niye iyilikten önce, tez elden kötülük istiyorsunuz. Acınasınız diye Allah'tan bağışlanma dileseniz olmaz mı?" dedi.
|
|
  |
|
27 :
47
|
"Senin ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. "Uğursuzluğunuz Allah katındandır; hayır! Sınava çekilen bir ulussunuz” dedi.
|
|
  |
|
27 :
48
|
O şehirde, yeryüzünde bozgunculuk yapan, düzeltmeye uğraşmayan dokuz kişi vardı.
|
|
  |
|
27 :
49
|
"Biz ona ve ailesine gece baskın yapalım, sonra da onun velisine, andolsun ailesinin yok edilişinde bulunmadık, doğrusu biz doğru söylüyoruz, diyelim' diye Allah'a yeminleşelim” dediler.
|
|
  |
|
27 :
50
|
Onlar bir tuzak kurdular, ama onlar farkına varmadan, biz de onlara bir tuzak kurduk.
|
|
  |
|
27 :
51
|
Tuzaklarının sonunun nasıl olduğuna bir bak! Doğrusu, biz onları ve uluslarının hepsini, yerle bir ettik.
|
|
  |
|
27 :
52
|
İşte, yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtlar! Doğrusu bunda, bilen bir ulus için andolsun bir belge vardır.
|
|
  |
|
27 :
53
|
İnanan ve Allah'a karşı saygılı olanları kurtardık.
|
|
  |
|
27 :
54
|
Ve Lut da, ulusuna demişti: "Göz göre göre bir hayasızlık mı yapıyorsunuz?
|
|
  |
|
27 :
55
|
Doğrusu kadınlar yerine, şehvetle erkeklere mi yanaşıyorsunuz. Hayır! Ancak, siz bilinçsiz davranan bir ulussunuz.”
|
|
  |
|
27 :
56
|
Bunun üzerine ulusunun cevabı, sadece "Lut’un ailesini kentinizden çıkarın, doğrusu onlar temiz kalmaya uğraşan insanlardır” demeleri oldu.
|
|
  |
|
27 :
57
|
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısının geride kalanlardan olmasım gerekli bulduk.
|
|
  |
|
27 :
58
|
Onların üzerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanlara olan yağmur ne kötü oldu!
|
|
  |
|
27 :
59
|
“Övgü Allah’adır. Seçtiği kullarına esenlik olsun. Allah mı daha iyidir, yoksa Ona koştukları ortaklar mı?” de.
|
|
  |
|
27 :
60
|
Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip, onunla bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Hayır! Onlar eşit tutan bir ulustur.
|
|
  |
|
27 :
61
|
Yoksa, yeri oturmaya elverişli kılan ve aralarında ırmaklar meydana getiren ve oraya sabit dağlar yerleştiren, iki deniz arasına engel koyan kimdir? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Hayır! Çoğu bilmezler.
|
|
  |
|
27 :
62
|
Yoksa, darda kalana, kendisine yakardığı zaman, karşılık veren, başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün yöneticileri yapan kimdir? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Pek az hatırlıyorsunuz.
|
|
  |
|
27 :
63
|
Yoksa, karanın ve denizin karanlıklarında size yol gösteren, acımasının önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderen kimdir? Allah’ın yanında bir tanrı mı? Allah eşkoşmalardan yücedir.
|
|
  |
|
27 :
64
|
Yoksa, yaratmaya başlayan, sonra da onu tekrarlayan; size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Allah'ın yanında bir tanrı mı? De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz, güçlü delilinizi getirin.”
|
|
  |
|
27 :
65
|
De ki: “Göklerde ve yerde görünmeyeni Allah’tan başka bilen yoktur. Ne zaman diriltileceklerınin bilincinde değillerdir.”
|
|
  |
|
27 :
66
|
Hayır! Sonraki konusundaki bilgileri art arda gelmedi mi? Hayır! Ondan şüphededirler. Hayır! Ona karşı kördürler.
|
|
  |
|
27 :
67
|
(67-68) İnkâr edenler: “Biz ve babalarımız toprak olduktan sonra, bizler çıkarılacak mıyız? Andolsun ki, bu bize ve daha önce babalarımıza söz verilmiştir. Bu, ancak öncekilerin masallarıdır” dediler.
|
|
  |
|
27 :
68
|
(67-68) İnkâr edenler: “Biz ve babalarımız toprak olduktan sonra, bizler çıkarılacak mıyız? Andolsun ki, bu bize ve daha önce babalarımıza söz verilmiştir. Bu, ancak öncekilerin masallarıdır” dediler.
|
|
  |
|
27 :
69
|
De ki: “Yeryüzünde gezin, suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”
|
|
  |
|
27 :
70
|
Onlara üzülme, tuzaklarından dolayı endişelenme.
|
|
  |
|
27 :
71
|
Onlar derler ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, bu söz ne zamandır?”
|
|
  |
|
27 :
72
|
De ki: “Acele istediğiniz şeyin bir kısmı belki de ardınızdadır.”
|
|
  |
|
27 :
73
|
Doğrusu, Rabbin insanlara karşı bolluk sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
|
|
  |
|
27 :
74
|
Doğrusu, Rabbin onların gönüllerinin gizlediklerini ve açığa vurduklarını da bilir.
|
|
  |
|
27 :
75
|
Gökte ve yerde görülmeyen her şey, şüphesiz apaçık kitaptadır.
|
|
  |
|
27 :
76
|
Doğrusu, bu Kuran İsrailoğullarına, ayrılığa düştükleri şeyin çoğunu anlatmaktadır.
|
|
  |
|
27 :
77
|
(77-78) Doğrusu o, inananlara rahmet ve doğruluk göstergesidir. Doğrusu Rabbin, aralarında kendi yasasına göre hükmünü verecektir. O güçlüdür, bilendir.
|
|
  |
|
27 :
78
|
(77-78) Doğrusu o, inananlara rahmet ve doğruluk göstergesidir. Doğrusu Rabbin, aralarında kendi yasasına göre hükmünü verecektir. O güçlüdür, bilendir.
|
|
  |
|
27 :
79
|
Allah’a güven, doğrusu sen apaçık gerçek üzerinesin.
|
|
  |
|
27 :
80
|
Doğrusu sen ölülere işittiremezsin, dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
|
|
  |
|
27 :
81
|
Sapıklıklarından kör olanlara doğru yol göstericisi olamazsın; ancak ilkelerimize inananlara duyurabilirsin; işte onlar içtenlikle boyun eğenlerdir.
|
|
  |
|
27 :
82
|
Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden onlara canlı bir yaratık çıkartırız. O, insanlara ilkelerimizi kesin olarak bilmediklerini söyler.
|
|
  |
|
27 :
83
|
O gün ilkelerimizi yalan sayan her ulustan topladığımız bir topluluk düzenli bir biçime konurlar.
|
|
  |
|
27 :
84
|
Geldikleri zaman, “İlkelerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?” der.
|
|
  |
|
27 :
85
|
Haksızlık etmelerinden ötürü, söylenen söz başlarına gelir. Artık konuşamaz olurlar.
|
|
  |
|
27 :
86
|
Geceyi dinlensinler diye karanlık ve gündüzü çalışsınlar diye aydınlık olarak yarattığımızı görmediler mi? Doğrusu, bunda inanan ulus için dersler vardır.
|
|
  |
|
27 :
87
|
Boruya üfürüldüğü gün, Allah’ın diledikleri bir yana, göklerde olanlar da, yerde olanlar da, korkuya kapılırlar. Hepsi O’na boyunları bükülmüş olarak gelirler.
|
|
  |
|
27 :
88
|
Dağları yerinde cansız gibi durur görürsün. Oysa onlar bulutların geçişi gibi geçerler. Bu, her şeyi sağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Doğrusu, O yaptıklarınızdan haberdardır.
|
|
  |
|
27 :
89
|
Kim bir iyilik yaparsa, ona daha iyisi verilir. Onlar, o günün korkusundan güvendedirler.
|
|
  |
|
27 :
90
|
Kötülük yapanlar, yüzü koyun ateşe atılırlar. Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?
|
|
  |
|
27 :
91
|
(91-92) Ben yalnız, her şeyin sahibi olanın kutlu kıldığı bu şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Doğruya içtenlikle boyun eğenlerden olmakla ve Kur an okumakla emrolundum. Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur; kim sapıtmışsa, ona de ki: "Ben sadece uyaranlardan biriyim.”
|
|
  |
|
27 :
92
|
(91-92) Ben yalnız, her şeyin sahibi olanın kutlu kıldığı bu şehrin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Doğruya içtenlikle boyun eğenlerden olmakla ve Kur an okumakla emrolundum. Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur; kim sapıtmışsa, ona de ki: "Ben sadece uyaranlardan biriyim.”
|
|
  |
|
27 :
93
|
De ki: Övgü Allah’adır. O, belgelerini size gösterecek, siz de onları bileceksiniz. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
|
|
  |
|
28-KASAS SURESİ - Al-Qasas - MEKKE/49 - 88 Ayet
|
Bismillahirrahmanirrahim |
28 :
1
|
|
  |
|
28 :
2
|
İşte bunlar apaçık kitabın ilkeleridir.
|
|
  |
|
28 :
3
|
İnanan bir ulus için, gerçeğe uygun olarak, sana, Musa’nın ve Firavunun olayını anlatacağız.
|
|
  |
|
28 :
4
|
Doğrusu Firavun o ülkenin başına geçti ve halkım sınıflara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak, onların oğullarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu, çünkü o bozgunculardandı.
|
|
  |
|
28 :
5
|
Biz, ülkede güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları vâris yapmak,
|
|
  |
|
28 :
6
|
Onları o yere yerleştirmek, Firavun, Hâmân ve her ikisinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyin ne olduğunu göstermek istiyorduk.
|
|
  |
|
28 :
7
|
Musa’nın annesine, “Çocuğu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman, onu suya bırak. Korkma, üzülme, doğrusu Biz, onu sana geri döndüreceğiz ve onu elçilerden yapacağız” diye bildirmiştik.
|
|
  |
|
28 :
8
|
Firavunun adamları rastlayıp onu almışlardı. İleride onlara düşman ve başlarına da dert olacaktı. Doğrusu Firavun, Hâmân ve askerleri yanılmışlardı.
|
|
  |
|
28 :
9
|
Firavunun karısı “Benim de, senin de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyiniz, belki bize faydalı olur, yahut onu oğul ediniriz” dedi. Farkında da değillerdi.
|
|
  |
|
28 :
10
|
Ve Musa’nın annesi, pek kaygılandı, güvenenlerden olması için kalbini pekiştirmeseydik, neredeyse durumu açığa vuracaktı.
|
|
  |
|
28 :
11
|
Ve annesi ablasına “Onu izle” dedi. O da, kimse farkına varmadan, onu uzaktan gözededi.
|
|
  |
|
28 :
12
|
Ve önceden, süt annelerini ona yasaklamıştık. Ablası “Size, sizin adınıza ona bakacak, iyi davranacak bir aileyi tavsiye edeyim mi?” dedi.
|
|
  |
|
28 :
13
|
Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, doğrusu Allah’ın verdiği sözün gerçek olduğunu bilsin diye ona geri çevirdik. Ancak onların çoğu bilmezler.
|
|
  |
|
28 :
14
|
Ve ergenlik çağına gelip olgunlaşınca, ona bilgelik ve ilim verdik. İyi davrananları böyle ödüllendiririz.
|
|
  |
|
28 :
15
|
Ve halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi. Biri kendi adamlarından, diğeri de düşmanlarından olan iki adamın döğüştüğünü gördü. Kendi tarafından olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa da ötekine bir yumruk indirdi ve ölümüne sebep oldu. “Bu, şeytanın işidir; doğrusu o apaçık, saptıran bir düşmandır” dedi.
|
|
  |
|
28 :
16
|
“Rabbim! Doğrusu kendime yazık ettim, beni bağışla” dedi. Allah da onu bağışladı. Doğrusu, O bağışlayandır, acıyandır.
|
|
  |
|
28 :
17
|
“Rabbim! Bana verdiğin nimetten dolayı, suçlulara bundan böyle arka olmayacağım” dedi.
|
|
  |
|
28 :
18
|
Şehirde, korku içinde etrafı gözetip dolaşarak sabahladı. Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Musa ona dedi ki: “Doğrusu sen besbelli bir azgınsın.”
|
|
  |
|
28 :
19
|
Bunun üzerine ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak isteyince, o dedi ki: “Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Sen arabuluculardan olmayı istemiyorsun, ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun.”
|
|
  |
|
28 :
20
|
Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. Dedi ki: “Ey Musa! Doğrusu ileri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Doğrusu ben sana öğüt verenlerdenim.”
|
|
  |
|
28 :
21
|
O korku içinde çevresini gözetleyerek oradan çıktı. “Rabbim! Beni zalim ulustan kurtar” dedi.
|
|
  |
|
28 :
22
|
Medyene doğru yöneldiğinde, “Rabbimin bana doğru yolu göstereceğini umarım” dedi.
|
|
  |
|
28 :
23
|
Medyen suyuna gelince, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Ve onların yanı başında geri duran iki kadın buldu. Onlara, “Sıkıntınız nedir?” dedi. “Babamız çok yaşlı olduğu için, çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız” dediler.
|
|
  |
|
28 :
24
|
Onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi, “Rabbim! Doğrusu bana indireceğin iyiliğe muhtacım” dedi.
|
|
  |
|
28 :
25
|
O sırada, kızlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi, “Doğrusu babam sana sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor” dedi. O ona gelince, başından geçeni anlattı. O, “Korkma, artık zalim ulustan kurtuldun” dedi.
|
|
  |
|
28 :
26
|
İki kızdan biri, “Babacığım! Onu ücretli olarak tut; doğrusu ücretle tuttuklarının en iyisi bu, güçlü ve güvenilir adamdır” dedi.
|
|
  |
|
28 :
27
|
“Doğrusu bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden olur. Ama sana bir sıkıntı vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın” dedi.
|
|
  |
|
28 :
28
|
“Bu seninle benim aramdadır. Demek ki, bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir düşmanlığa uğramayacağım. Allah söylediklerimizi gözetleyendir” dedi.
|
|
  |
|
28 :
29
|
Musa süreyi bitirince ailesiyle birlikte yola çıktı. Dağ tarafından bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: “Durunuz, ben bir ateş gördüm; belki ondan size bir haber, yahut tutuşmuş bir odun getiririm de ısınırsınız.”
|
|
  |
|
28 :
30
|
(30-31) Oraya gelince, kutlu yerdeki derenin sağ kıyısındaki ağaçtan kendisine seslenildi: “Ey Musa! Doğrusu, evrenin eğiteni olan Allah Benim. Değneğini at.” Değneğin yılan gibi kıvrıldığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. “Ey Musa! Dön gel; korkma; doğrusu güvende olanlardansın.
|
|
  |
|
28 :
31
|
(30-31) Oraya gelince, kutlu yerdeki derenin sağ kıyısındaki ağaçtan kendisine seslenildi: “Ey Musa! Doğrusu, evrenin eğiteni olan Allah Benim. Değneğini at.” Değneğin yılan gibi kıvrıldığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. “Ey Musa! Dön gel; korkma; doğrusu güvende olanlardansın.
|
|
  |
|
28 :
32
|
Elini koynuna koy, lekesiz beyaz çıksın. Ellerini koltuk altına çek, korkun kalmasın. Bu ikisi Firavun ve ileri gelenlerine karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu, onlar yoldan çıkmış bir ulustu.”
|
|
  |
|
28 :
33
|
(33-34) “Rabbim! Doğrusu, ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, doğrusu beni yalanlamalarından korkarım” dedi.
|
|
  |
|
28 :
34
|
(33-34) “Rabbim! Doğrusu, ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, doğrusu beni yalanlamalarından korkarım” dedi.
|
|
  |
|
28 :
35
|
“Seni kardeşinle destekleyeceğiz; ilkelerimizle ikinize bir güç vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklardır. İkiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir” dedi.
|
|
  |
|
28 :
36
|
Musa onlara, apaçık belgelerimizi getirince, dediler ki: “Bu sadece uydurma bir büyüdün Önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik.”
|
|
  |
|
28 :
37
|
Musa dedi: “Rabbim, katından bir doğruluk göstergesini kimin getirdiğini, dünyanın sonunun kimin olacağını daha iyi bilir. Doğrusu haksızlık edenler başarıya erişemezler”
|
|
  |
|
28 :
38
|
Firavun “Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için çamur üzerine bir ateş yak da bana bir kule yap, belki Musa'nın tanrısını öğrenirim. Doğrusu, andolsun ben onu yalancılardan sanıyorum” dedi.
|
|
  |
|
28 :
39
|
O ve askerleri, memlekette haksız yere büyüklük tasladılar. Doğrusu, Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
|
|
  |
|
28 :
40
|
Biz de, onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Haksızlık edenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
|
|
  |
|
28 :
41
|
Onları ateşe çağıran önderler kıldık; diriliş günü de yardım görmezler.
|
|
  |
|
28 :
42
|
Bu dünyada ardlarına lanet taktık; onlar diriliş gününde de çirkinleşmiş kimselerden olacaklardır.
|
|
  |
|
28 :
43
|
Andolsun ki, ilk nesilleri yok ettikten sonra insanlar anıp düşünsünler diye Musa'ya bir doğruluk göstergesi ve bir acıma olarak açık belgeli Kitab'ı verdik.
|
|
  |
|
28 :
44
|
Musaya emrimizi bildirdiğimiz zaman, sen, batı yamacında değildin, tanıklar arasında da yoktun.
|
|
  |
|
28 :
45
|
Ne var ki biz nice nesiller var ettik. Üzerlerinden yıllar geçti. Medyen halkı arasında bulunmadığından onlara ilkelerimizi okumuyordun. Ve ancak Biz elçiler gönderiyorduk.
|
|
  |
|
28 :
46
|
Ve seslendiğimizde sen Dağ’ın yanında değildin. Senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir ulusu uyarman için Rabbinden bir acıma olarak gönderildin, belki anıp düşünürler.
|
|
  |
|
28 :
47
|
Yaptıklarından dolayı başlarına bir yıkım geldiğinde derler ki: “Rabbimiz! Keşke bize bir elçi gönderseydin de ilkelerine uyup inananlardan olsaydık, olmaz mıydı?”
|
|
  |
|
28 :
48
|
Ancak onlara katımızdan gerçek gelince, “Musaya verilenin bir benzerinin buna da verilmesi gerekmez mi?” derler. Daha önce Musaya verileni de inkâr etmemişler miydi? “Yardımlaşan iki büyücü” demişlerdi; ve “Doğrusu hepsini inkâr edenleriz” demişlerdi.
|
|
  |
|