KURAN-I KERİM
Sureler Sure Sırasına Göre Sıralanmıştır
Hüseyin Atay Meali
Arama sonucu 6236 Ayet bulundu. [ << Onceki2801-2900 2901-3000 3001-3100 3101-3200Sonraki >> ]
26 : 169
(168-169) Dedi: “Doğrusu yaptığınıza çok kızanlardanım. Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapacaklarından kurtar.”
 

26 : 170
(170-171) Yalnız geride kalanlarla beraber yaşlı bir kadın dr şında, onu ve ailesini bütünüyle kurtardık.
 

26 : 171
(170-171) Yalnız geride kalanlarla beraber yaşlı bir kadın dr şında, onu ve ailesini bütünüyle kurtardık.
 

26 : 172
Diğerlerini yerle bir ettik.
 

26 : 173
Üzerlerine de yağmur yağdırdık. Uyarılan, fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi!
 

26 : 174
Doğrusu, bunda andolsun bir belge vardır, ama çoğu inanmamaktadır.
 

26 : 175
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
 

26 : 176
Ormanlık yerde oturanlar da elçileri yalanladılar.
 

26 : 177
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
 

26 : 178
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
 

26 : 179
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
 

26 : 180
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
 

26 : 181
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
 

26 : 182
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
 

26 : 183
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
 

26 : 184
Sizi ve daha önceki toplulukları yaratana saygılı olun”
 

26 : 185
(185-187) Dediler: “Sen büyülenmişlerden birisin. Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Doğrusu, seni ancak yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlülerden isen, göğün bir parçasını üzerimize düşür.”
 

26 : 186
(185-187) Dediler: “Sen büyülenmişlerden birisin. Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Doğrusu, seni ancak yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlülerden isen, göğün bir parçasını üzerimize düşür.”
 

26 : 187
(185-187) Dediler: “Sen büyülenmişlerden birisin. Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Doğrusu, seni ancak yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlülerden isen, göğün bir parçasını üzerimize düşür.”
 

26 : 188
Dedi: “Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir.”
 

26 : 189
Bunun üzerine onu yalanladılar, Bunun üzerine onları, gölge bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o, azabı büyük bir gündü.
 

26 : 190
Doğrusu, bunda bir belge vardır. Fakat çoğu inanmamıştır.
 

26 : 191
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
 

26 : 192
Doğrusu o, âlemlerin eğiteninin indirdiğidir.
 

26 : 193
(193-195) Uyaranlardan olman için, güvenilir ruh onu senin kalbine apaçık Arap diliyle indirmiştir.
 

26 : 194
(193-195) Uyaranlardan olman için, güvenilir ruh onu senin kalbine apaçık Arap diliyle indirmiştir.
 

26 : 195
(193-195) Uyaranlardan olman için, güvenilir ruh onu senin kalbine apaçık Arap diliyle indirmiştir.
 

26 : 196
Doğrusu, daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
 

26 : 197
İsrailoğulları bilginlerinin bunu bilmeleri onlara bir belge olmaz mı?
 

26 : 198
(198-199) Biz onu Arap olmayan birine indirseydik de onlara okusaydı ona inanmazlardı.
 

26 : 199
(198-199) Biz onu Arap olmayan birine indirseydik de onlara okusaydı ona inanmazlardı.
 

26 : 200
(200-202) Onu suçluların kalplerine böylece sokarız, ancak, yine can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir.
 

26 : 201
(200-202) Onu suçluların kalplerine böylece sokarız, ancak, yine can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir.
 

26 : 202
(200-202) Onu suçluların kalplerine böylece sokarız, ancak, yine can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir.
 

26 : 203
O zaman, "Ertelenmez miyiz?” derler.
 

26 : 204
Öyleyse bizim azabımızı acele mi istiyorlardı?
 

26 : 205
(205-206) Bir düşündün mü? Biz onları yıllar yılı gönendirmiş olsak, sonra da korkutuldukları şey kendilerine gelmiş olsa!
 

26 : 206
(205-206) Bir düşündün mü? Biz onları yıllar yılı gönendirmiş olsak, sonra da korkutuldukları şey kendilerine gelmiş olsa!
 

26 : 207
Gönendirilmiş oldukları onlara bir fayda sağlamaz.
 

26 : 208
(208-209) Hiç bir kent halkını, onlara öğüt veren uyarıcılar olmadan yok etmedik. Biz haksızlık eden değiliz.
 

26 : 209
(208-209) Hiç bir kent halkını, onlara öğüt veren uyarıcılar olmadan yok etmedik. Biz haksızlık eden değiliz.
 

26 : 210
Onu şeytanlar indirmemiştir.
 

26 : 211
Bu onlara düşmez, zaten buna güçleri de yetmez.
 

26 : 212
Doğrusu, onlar dinlemekten uzak tutulmuşlardır.
 

26 : 213
O halde, sakın Allah’ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarma, yoksa azap göreceklerden olursun.
 

26 : 214
En yakın hısımlarını uyar.
 

26 : 215
İnananlardan sana uyanlara karşı alçak gönüllü ol.
 

26 : 216
Sana başkaldırılarsa, “Yaptıklarınızdan uzağım” de.
 

26 : 217
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
 

26 : 218
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
 

26 : 219
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
 

26 : 220
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
 

26 : 221
Şeytanların kime inip durduğunu size haber vereyim mi?
 

26 : 222
Onlar, söz uyduran günahkâr herkese inerler.
 

26 : 223
Bunlar da kulak verirler, çoğu yalancıdır.
 

26 : 224
Şairlere ancak azgınlar uyar.
 

26 : 225
(225-226) Onların her derede şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin?
 

26 : 226
(225-226) Onların her derede şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin?
 

26 : 227
Bunların dışındakiler; inananlar ve yararlı işler işleyenler ve Allah’ı çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıktan sonra üstün gelenlerdir. Ve haksızlık edenlerin, nasıl bir devrimle devrileceklerini bileceklerdir.
 


27-NEML SURESİ - Al-Naml - MEKKE/48 - 93 Ayet

Bismillahirrahmanirrahim
27 : 1
(1-3) Tâ, Sın. Bunlar Kuranın ve apaçık bir kitabın ilkeleridir. Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahireti de kesin olarak bilen inananlara, doğruluk belgesi ve savadır.
 

27 : 2
(1-3) Tâ, Sın. Bunlar Kuranın ve apaçık bir kitabın ilkeleridir. Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahireti de kesin olarak bilen inananlara, doğruluk belgesi ve savadır.
 

27 : 3
(1-3) Tâ, Sın. Bunlar Kuranın ve apaçık bir kitabın ilkeleridir. Bunlar, namaz kılan, zekat veren ve ahireti de kesin olarak bilen inananlara, doğruluk belgesi ve savadır.
 

27 : 4
(4-5) Doğrusu, ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir, bu yüzden körü körüne bocalarlar. Azabın kötüsü işte bunlaradır ve ahirette en çok kayba uğrayacaklar bunlardır.
 

27 : 5
(4-5) Doğrusu, ahirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir, bu yüzden körü körüne bocalarlar. Azabın kötüsü işte bunlaradır ve ahirette en çok kayba uğrayacaklar bunlardır.
 

27 : 6
Doğrusu, Kur an bilge ve bilgin olan katından sana verilmektedir.
 

27 : 7
Hani, Musa ailesine demişti: "Doğrusu Ben bir ateş gördüm; size oradan, ya bir haber getireceğim, yahut ısınasınız diye tutuşmuş bir öksü getireceğim."
 

27 : 8
Oraya geldiğinde kendisine seslenildi: “Ateşin içinde olan ve çevresinde bulunanlar kutlu kılınmıştır. Âlemlerin eğiteni Allah yücedir.
 

27 : 9
Ey Musa! Doğrusu, Ben güçlü ve bilge olan Allah'ım.
 

27 : 10
(10-11) Değneğini at!" Musa değneğinin yılanmış gibi titrediğini görünce hiçbir yöne bakmadan dönüp kaçtı. “Ey Musa! Korkma! Doğrusu, Benim huzurumda elçiler korkmaz; ancak haksızlık etmişken sonra kötülüğünü iyiliğe çeviren kimse de. Kuşkusuz, Ben doğrusu bağışlarım, acırım.
 

27 : 11
(10-11) Değneğini at!" Musa değneğinin yılanmış gibi titrediğini görünce hiçbir yöne bakmadan dönüp kaçtı. “Ey Musa! Korkma! Doğrusu, Benim huzurumda elçiler korkmaz; ancak haksızlık etmişken sonra kötülüğünü iyiliğe çeviren kimse de. Kuşkusuz, Ben doğrusu bağışlarım, acırım.
 

27 : 12
Elini koynuna sok, Firavun ve ulusuna dokuz belgeden biri olarak kusursuz beyaz çıksın. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir ulustur.”
 

27 : 13
Gözle görülen belgelerimiz kendilerine gelince, “Bu apaçık bir büyüdür" dediler.
 

27 : 14
Onları, vicdanları kesin olarak bildiği halde, haksızlık ederek ve büyüklenerek bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!
 

27 : 15
Andolsun Davud’a ve Süleyman'a ilim verdik. İkisi: “Bizi inançlı kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a övgüler olsun” dediler.
 

27 : 16
Süleyman Davud'a vâris oldu ve: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Doğrusu bu apaçık bir erdemliliktir” dedi.
 

27 : 17
Süleyman’ın görülmeyen varlıklardan, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu toplandı. Onlar düzenlenmiş biçimde yürüyorlardı.
 

27 : 18
Sonunda, karıncaların bulunduğu dereye geldiklerinde dişi bir karınca dedi ki: “Ey karıncalar! Yerlerinize girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.”
 

27 : 19
Süleyman sevinerek onun sözüne gülümsedi ve dedi: “Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın yararlı bir iş yapmakta beni özenli kıl, acımanla beni iyi kullarının arasına koy.”
 

27 : 20
(20-21) Ve kuşları aradı ve: “Hüthütü niçin göremiyorum! Yoksa kayıplarda mı? Andolsun, onu ya şiddetli bir azaba uğratacağım, ya da boynunu vuracağım veya bana apaçık bir delil getirmelidir” dedi.
 

27 : 21
(20-21) Ve kuşları aradı ve: “Hüthütü niçin göremiyorum! Yoksa kayıplarda mı? Andolsun, onu ya şiddetli bir azaba uğratacağım, ya da boynunu vuracağım veya bana apaçık bir delil getirmelidir” dedi.
 

27 : 22
Ancak çok geçmemişti ki, dedi: “Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe’den kesin bir haber getirdim.
 

27 : 23
Onlara hükmeden, kendisine her şey sağlanan ve görkemli tahtı olan bir kadın buldum.
 

27 : 24
Onu ve ulusunu Allah'ı bırakıp güneşe secde ederken buldum. Şeytan kendilerine yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için doğru yolu bulamazlar.
 

27 : 25
Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah a secde etmeleri gerekmez mi?
 

27 : 26
Yüce arşın sahibi Allah'tan başka tanrı yoktur.”
 

27 : 27
Dedi: "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın? Bakacağız!
 

27 : 28
Şu yazımı götür, onlara at, sonra bir yana çekil, varacakları sonuca bak.”
 

27 : 29
(29-30) Dedi: "Ey ileri gelenler! Doğrusu bana önemli bir mektup bırakıldı. Doğrusu o Süleyman'dandır:
 

27 : 30
(29-30) Dedi: "Ey ileri gelenler! Doğrusu bana önemli bir mektup bırakıldı. Doğrusu o Süleyman'dandır:
 

27 : 31
Doğrusu o "Acıyan ve Acıyıcı olan Allah Adınadır: Sakın bana başkaldırmayın ve bana içtenlikle doğruya bağlanmış olarak gelin.”
 

27 : 32
"Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana fikrinizi söyleyin; sizin katılımınız bulunmadıkça, herhangi bir iş hakkında kesin bir hüküm vermem” dedi.
 

27 : 33
Dediler: "Biz güçlü kimseler ve zorlu savaş adamlarıyız, ama buyruk şenindir, sen ne buyuracağını düşün.”
 

27 : 34
(34-35) O dedi: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını perişan ederler, öz saygılı kimselerini aşağılarlar. İşte onlar böyle davranırlar. Doğrusu Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım.”
 

27 : 35
(34-35) O dedi: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını perişan ederler, öz saygılı kimselerini aşağılarlar. İşte onlar böyle davranırlar. Doğrusu Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım.”
 

27 : 36
(36-37) Süleyman'a geldiklerinde: “Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ne var ki siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara geri dön. Andolsun ki, onlara güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir, onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırım” dedi.
 

27 : 37
(36-37) Süleyman'a geldiklerinde: “Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ne var ki siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara geri dön. Andolsun ki, onlara güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir, onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırım” dedi.
 

27 : 38
(38-39) Dedi: “Ey ileri gelenler! Bana içtenlikle doğruya bağlanmış olarak gelmelerinden önce, hanginiz onun tahtını bana getirebilir?” Cinlerden gözü pek biri, “Sen yerinden kalkmadan önce, onu sana ben getiririm, doğrusu andolsun buna güvenim, gücüm var.”
 

27 : 39
(38-39) Dedi: “Ey ileri gelenler! Bana içtenlikle doğruya bağlanmış olarak gelmelerinden önce, hanginiz onun tahtını bana getirebilir?” Cinlerden gözü pek biri, “Sen yerinden kalkmadan önce, onu sana ben getiririm, doğrusu andolsun buna güvenim, gücüm var.”
 

27 : 40
Kitap ilmine sahip olan biri dedi ki: “Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm.” Süleyman tahtı hemen yanında yerleşmiş görünce: “Bu, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin bolluğundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; ve nankörlük eden de! Doğrusu, Rabbim varlıklıdır, cömerttir” dedi.
 

27 : 41
(41-42) “Tahtını onun tanımayacağı hale getirin, bakalım doğruyu bulabilecek mi, yoksa doğruyu bulamayacaklardan mı olacak?” dedi. Kraliçe geldiğinde, “Senin tahtın böyle miydi?” denildi. O da, “Sanki odur, daha önce bize bilgi verilmişti ve içtenlikle doğruya bağlanmıştık” dedi.
 

Arama 1.43 saniyede gerceklestirilmistir
Arama sonucu 6236 Ayet bulundu. [ << Onceki2801-2900 2901-3000 3001-3100 3101-3200Sonraki >> ]