25 :
46
|
Ve sonra yavaş yavaş kendimize çektik.
|
|
  |
|
25 :
47
|
Ve size geceyi örtü, uykuyu rahatlık kılan, gündüzü kalkmak için yaratan Ottur.
|
|
  |
|
25 :
48
|
(48-49) Rüzgârları rahmetinin önünde savacı gönderen de Ottur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indiririz.
|
|
  |
|
25 :
49
|
(48-49) Rüzgârları rahmetinin önünde savacı gönderen de Ottur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indiririz.
|
|
  |
|
25 :
50
|
Andolsun ki, düşünüp öğüt almaları için Biz onu aralarında türlü biçimlerde anlattık. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnir.
|
|
  |
|
25 :
51
|
Dileseydik her kente bir uyarıcı gönderirdik.
|
|
  |
|
25 :
52
|
Sen, inkarcılara uyma, onlara karşı olanca gücünle çaba göster.
|
|
  |
|
25 :
53
|
Birinin suyu tatlı ve serinletici, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip, aralarına bir engel, yasaklanmış bir perde koyan Ottur.
|
|
  |
|
25 :
54
|
Beşeri sudan yaratarak ona soy sop veren de Ottur. Rabbin güçlüdür.
|
|
  |
|
25 :
55
|
Allah'ın yerine taptıkları, kendilerine fayda da zarar da veremez. İnkarcı, Rabbine karşı durana arka çıkar.
|
|
  |
|
25 :
56
|
Biz seni sadece savacı ve uyarıcı olarak gönderdik.
|
|
  |
|
25 :
57
|
De ki: “Ben, buna karşı, sizden, Rabbine doğru yol tutmak isteyen kimseler olmanızdan başka bir ödül istemiyorum”
|
|
  |
|
25 :
58
|
Ölümsüz olana, diri olana güven, Onu överek yücelt. Kullarının günahlarından haberdar olarak Kendisi yeter.
|
|
  |
|
25 :
59
|
Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı aşamada yaratan, sonra da arşın üzerinden hükmeden Rahmandır, bunu bilene sor.
|
|
  |
|
25 :
60
|
Onlara “Rahmana secdeye varın” dendiği zaman, “Rahman da nedir? Senin emrettiğine mi secde edeceğiz?” derler; bu, onların kaçışını artırır.
|
|
  |
|
25 :
61
|
Gökte takım yıldızlar var eden, orada ışık veren kandili ve aydınlatan ayı var eden ne yücedir!
|
|
  |
|
25 :
62
|
Düşünüp öğüt almak veya şükretmek isteyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren Odur.
|
|
  |
|
25 :
63
|
Rahman olanın kulları yeryüzünde ağırbaşlı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman, “Esenlikle!” derler.
|
|
  |
|
25 :
64
|
Onlar, gecelerini Rablerine karşı secdeye vararak ve ayakta durarak geçirirler.
|
|
  |
|
25 :
65
|
(65-66) “Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı süreklidir, doğrusu orası yerleşik yer ve oturulacak yer olarak ne kadar kötüdür” derler.
|
|
  |
|
25 :
66
|
(65-66) “Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı süreklidir, doğrusu orası yerleşik yer ve oturulacak yer olarak ne kadar kötüdür” derler.
|
|
  |
|
25 :
67
|
Onlar, verdikleri zaman, ne savurganlık ederler, ne de cimrilik; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
|
|
  |
|
25 :
68
|
Onlar, Allah’la beraber başka tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunlardan birini yapan kimse günaha girmiş olur.
|
|
  |
|
25 :
69
|
Diriliş günü de azabı kat kat olur, orada horlanarak temelli kalır.
|
|
  |
|
25 :
70
|
Ancak, pişman olan, inanan, yararlı iş işleyen kimselerin, işte, Allah onların kötü durumlarını iyi durumlara çevirir. Allah bağışlayandır, acıyandır.
|
|
  |
|
25 :
71
|
Kim pişman olup yararlı iş işlerse, doğrusu o, Allah’a gereği gibi yönelmiş olur.
|
|
  |
|
25 :
72
|
Onlar yamukluğa tanık olmazlar, boş söyleme rastladıkları zaman şerefle geçip giderler.
|
|
  |
|
25 :
73
|
Kendilerine Rablerinin ilkeleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
|
|
  |
|
25 :
74
|
Onlar, “Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olarak eşler ve çocuklar bağışla ve bizi saygın olanlara önder kıl” derler.
|
|
  |
|
25 :
75
|
İşte onlar, direnç gösterdiklerinden ötürü, yüksek derecede ödüllendirilirler. Orada esenlik ve dirlik ile karşılanırlar.
|
|
  |
|
25 :
76
|
Orada temellidirler. Ne güzel yerleşik bir yer ve ne güzel oturulan bir yerdir!
|
|
  |
|
25 :
77
|
De ki: “Yakarışınız olmasa, Rabbim size ne diye ilgi göstersin?” Artık, yalanladığınız için azap yakanızı bırakmayacaktır.
|
|
  |
|
26-ŞUARÂ SURESİ - Al-Shuara - MEKKE/47 - 227 Ayet
|
Bismillahirrahmanirrahim |
26 :
1
|
(1-2) Tâ, Sîn, Mîm. Bunlar apaçık Kitab'ın ilkeleridir.
|
|
  |
|
26 :
2
|
(1-2) Tâ, Sîn, Mîm. Bunlar apaçık Kitab'ın ilkeleridir.
|
|
  |
|
26 :
3
|
İnanmıyorlar diye neredeyse üzülerek kaygılanacaksın.
|
|
  |
|
26 :
4
|
Biz dilesek, onlara gökten bir belge indiririz de ona boyunları eğik kalırlar.
|
|
  |
|
26 :
5
|
Rahmandan kendilerine gelen her yeni hatırlatmadan ancak yüz çevirirler.
|
|
  |
|
26 :
6
|
Evet! Yalanladılar; alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.
|
|
  |
|
26 :
7
|
Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada, şerefli çiftler bitirmişizdir.
|
|
  |
|
26 :
8
|
(8-9) Doğrusu, bunlarda belgeler vardır, ama onların çoğu inanmazlar. Doğrusu, Rabbin güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
9
|
(8-9) Doğrusu, bunlarda belgeler vardır, ama onların çoğu inanmazlar. Doğrusu, Rabbin güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
10
|
(10-11) Rabbin Musa'ya seslendi: “Haksızlık eden ulusa, Firavunun ulusuna git. Saygılı olmayacaklar mı?”
|
|
  |
|
26 :
11
|
(10-11) Rabbin Musa'ya seslendi: “Haksızlık eden ulusa, Firavunun ulusuna git. Saygılı olmayacaklar mı?”
|
|
  |
|
26 :
12
|
(12-14) Dedi: “Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harunu da gönder. Onlara karşı benim bir suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.”
|
|
  |
|
26 :
13
|
(12-14) Dedi: “Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harunu da gönder. Onlara karşı benim bir suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.”
|
|
  |
|
26 :
14
|
(12-14) Dedi: “Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harunu da gönder. Onlara karşı benim bir suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.”
|
|
  |
|
26 :
15
|
(15-17) Dedi ki: “Hayır olmaz! İkiniz belgelerimizle gidiniz. Doğrusu, Biz sizinle beraber dinleyeceğiz.” Firavuna gidip deyiniz ki: “Doğrusu, biz ikimiz âlemlerin eğiteninin elçisiyiz! İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
|
|
  |
|
26 :
16
|
(15-17) Dedi ki: “Hayır olmaz! İkiniz belgelerimizle gidiniz. Doğrusu, Biz sizinle beraber dinleyeceğiz.” Firavuna gidip deyiniz ki: “Doğrusu, biz ikimiz âlemlerin eğiteninin elçisiyiz! İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
|
|
  |
|
26 :
17
|
(15-17) Dedi ki: “Hayır olmaz! İkiniz belgelerimizle gidiniz. Doğrusu, Biz sizinle beraber dinleyeceğiz.” Firavuna gidip deyiniz ki: “Doğrusu, biz ikimiz âlemlerin eğiteninin elçisiyiz! İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
|
|
  |
|
26 :
18
|
(18-19) «Biz seni çocukken yanımızda büyütmedik mi? Ve ömrünün birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Ve sonunda yapacağını da yaptın. Ve sen nankörlerden birisin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
19
|
(18-19) «Biz seni çocukken yanımızda büyütmedik mi? Ve ömrünün birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Ve sonunda yapacağını da yaptın. Ve sen nankörlerden birisin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
20
|
(20-22) «O işi yaptım, öyleyse şaşkınlardan biriyim. Bu yüzden sizden korkunca sizden kaçtım. Artık, Rabbim bana bilgelik verip, beni elçilerden yaptı. Başıma kaktığın bu nimet İsrailoğullarını kendine köle yapmana karşılıktır” dedi.
|
|
  |
|
26 :
21
|
(20-22) «O işi yaptım, öyleyse şaşkınlardan biriyim. Bu yüzden sizden korkunca sizden kaçtım. Artık, Rabbim bana bilgelik verip, beni elçilerden yaptı. Başıma kaktığın bu nimet İsrailoğullarını kendine köle yapmana karşılıktır” dedi.
|
|
  |
|
26 :
22
|
(20-22) «O işi yaptım, öyleyse şaşkınlardan biriyim. Bu yüzden sizden korkunca sizden kaçtım. Artık, Rabbim bana bilgelik verip, beni elçilerden yaptı. Başıma kaktığın bu nimet İsrailoğullarını kendine köle yapmana karşılıktır” dedi.
|
|
  |
|
26 :
23
|
Firavun “Âlemlerin eğiteni de nedir?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
24
|
“Eğer kesinkes bilen kimseler iseniz, O, göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
25
|
Çevresindekilere “İşitmiyor musunuz?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
26
|
“O sizin de Rabbiniz, önce ki atalarınızın da Rabbidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
27
|
“Doğrusu, size gönderilen elçiniz andolsun delidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
28
|
“Eğer aklını kullanan kimseler iseniz, O, doğunun da, batının da ve ikisinin arasında bulunanların da Rabbidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
29
|
“Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki, seni zindana tıkılanlardan ederim” dedi.
|
|
  |
|
26 :
30
|
“Sana apaçık bir delil getirmişsem de mi?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
31
|
“Doğru sözlü isen haydi getir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
32
|
(32-33) Günün üzerine Musa değneğini attı, besbelli bir yılan oluverdi. Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.
|
|
  |
|
26 :
33
|
(32-33) Günün üzerine Musa değneğini attı, besbelli bir yılan oluverdi. Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.
|
|
  |
|
26 :
34
|
(34-35) Çevresindeki ileri gelenlere: “Doğrusu, bu andolsun bilgin bir büyücü; büyüsü ile sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
35
|
(34-35) Çevresindeki ileri gelenlere: “Doğrusu, bu andolsun bilgin bir büyücü; büyüsü ile sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
36
|
(36-38) “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin büyücüleri getirecek toplayıcılar gönder” dediler. Büyücüler, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.
|
|
  |
|
26 :
37
|
(36-38) “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin büyücüleri getirecek toplayıcılar gönder” dediler. Büyücüler, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.
|
|
  |
|
26 :
38
|
(36-38) “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin büyücüleri getirecek toplayıcılar gönder” dediler. Büyücüler, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.
|
|
  |
|
26 :
39
|
İnsanlara, “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
|
|
  |
|
26 :
40
|
“Büyücüler üstün gelirlerse, biz de belki onlara uyarız.”
|
|
  |
|
26 :
41
|
Büyücüler geldiklerinde, Firavuna: “Biz üstün gelirsek, doğrusu bize bir ödül vardır, değil mi?” dediler.
|
|
  |
|
26 :
42
|
“Evet; o takdirde doğrusu siz gözde kimselerden olacaksınız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
43
|
Musa onlara: “Ne atacaksanız atın” dedi.
|
|
  |
|
26 :
44
|
Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavunun onuru için, doğrusu biz üstün geleceğiz” dediler.
|
|
  |
|
26 :
45
|
Artık Musa da değneğini attı; onların uydurduklarını yutmaya başlayıverdi.
|
|
  |
|
26 :
46
|
(46-48) Bunun üzerine büyücüler secdeye kapanarak: “Âlemlerin eğiteni, Musa ve Harunun Rabbine inandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
47
|
(46-48) Bunun üzerine büyücüler secdeye kapanarak: “Âlemlerin eğiteni, Musa ve Harunun Rabbine inandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
48
|
(46-48) Bunun üzerine büyücüler secdeye kapanarak: “Âlemlerin eğiteni, Musa ve Harunun Rabbine inandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
49
|
“Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Doğrusu, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; andolsun ellerinizi, ayaklarınızı, çaprazlama keseceğim, andolsun hepinizi asacağım” dedi.
|
|
  |
|
26 :
50
|
(50-51) “Zararı yok, doğrusu biz Rabbimize döneceğiz, doğrusu inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız” dediler.
|
|
  |
|
26 :
51
|
(50-51) “Zararı yok, doğrusu biz Rabbimize döneceğiz, doğrusu inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız” dediler.
|
|
  |
|
26 :
52
|
Biz Musa'ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar; doğrusu izleneceksiniz” diye bildirdik.
|
|
  |
|
26 :
53
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
54
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
55
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
56
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
57
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
58
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
59
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
60
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
61
|
Ve iki topluluk birbirinin görüş alanına girdiğinde, Musa nın adamları “Doğrusu yakalandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
62
|
“Hayır olmaz! Doğrusu Rabbim benimle beraberdir, bana yol gösterecektir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
63
|
Bunun üzerine, Biz Musa ya “Değneğinle denize vur” diye bildirdik. Hemen deniz ikiye yarıldı, her parçası yüce bir dağ gibi oldu.
|
|
  |
|
26 :
64
|
İşte oraya, geridekileri de yaklaştırdık.
|
|
  |
|
26 :
65
|
Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
|
|
  |
|
26 :
66
|
|
  |
|
26 :
67
|
Doğrusu bunda, bir belge vardır, ancak çoğu inanmamaktadır.
|
|
  |
|
26 :
68
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlü olandır, acıyandır.
|
|
  |
|