24 :
10
|
Allah’ın size iyiliği ve acıması bulunmasaydı? Doğrusu, Allah bilgedir, tövbeleri kabul edendir.
|
|
  |
|
24 :
11
|
Doğrusu o yalanı uyduranlar içinizden bir takımdır. Hayır! Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o, sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır.
|
|
  |
|
24 :
12
|
Onu işittiğiniz zaman, inanan erkekler ve inanan kadınlar, kendiliklerinden iyi zanda bulunup da, “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?
|
|
  |
|
24 :
13
|
Ona dört tanık getirmeleri gerekmez miydi? İşte bunlar, tanık getirmedikçe Allah katında yalancıdırlar.
|
|
  |
|
24 :
14
|
Allah'ın dünya ve ahirette size bolluğu ve acıması olmasaydı, o kötü söze dalmanızdan ötürü, büyük bir azaba uğrardınız.
|
|
  |
|
24 :
15
|
Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz, oysa Allah katında önemi büyüktü.
|
|
  |
|
24 :
16
|
Onu işittiğinizde, “Bu konuda konuşmamız yakışık almaz! Allah korusun! Bu büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?
|
|
  |
|
24 :
17
|
Eğer inanan kişilerseniz, buna benzer bir şeye bir daha dönmemenizi Allah size öğütler.
|
|
  |
|
24 :
18
|
Allah size ilkeleri açıkça bildiriyor. Allah bilgindir, bilgedir.
|
|
  |
|
24 :
19
|
Doğrusu, inananlar arasında hayasızlığın yayılmasından hoşlananlara, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
|
|
  |
|
24 :
20
|
Allah'ın size bolluğu ve acıması bulunmasaydı? Doğrusu, Allah şefkatlidir, acıyandır.
|
|
  |
|
24 :
21
|
Ey inananlar! Şeytanın adımlarına ayak uydurmayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki, o hayasızlığı ve sağduyuya aykırı olanı buyuruyordun Allah'ın size bolluğu ve acıması olmasaydı, hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir, bilir.
|
|
  |
|
24 :
22
|
İçinizde bolluk ve genişlik sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda göç edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler, Allah'ın sizi bağışlamasına sevinmez misiniz? Allah bağışlayandır, acıyandır.
|
|
  |
|
24 :
23
|
(23-24) Doğrusu iffetli, özensiz, inanmış kadınları suçlayanlar, öncekinde ve sonrakinde lanetlenmişlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarına tanıklık edecekleri gün, onlar büyük azaba uğrayacaklardır.
|
|
  |
|
24 :
24
|
(23-24) Doğrusu iffetli, özensiz, inanmış kadınları suçlayanlar, öncekinde ve sonrakinde lanetlenmişlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarına tanıklık edecekleri gün, onlar büyük azaba uğrayacaklardır.
|
|
  |
|
24 :
25
|
O gün, Allah onlara gerçek cezalarını eksiksiz verecektir. Allah'ın apaçık hak olduğunu bileceklerdir.
|
|
  |
|
24 :
26
|
Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara yakışır. İyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara yakışırlar. Bunlar, onların söylediklerinden uzaktırlar. İşte, bunlara bağışlanma ve şerefli rızık vardır.
|
|
  |
|
24 :
27
|
Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, sahiplerine tanışıklık vermeden ve esenlik dilemeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz, bu sizin için daha iyidir.
|
|
  |
|
24 :
28
|
Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size “Dönün” denilirse, dönün. Bu sizi, daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir.
|
|
  |
|
24 :
29
|
İçinde size çıkar bulunan, ıssız evlere girmenizde bir sorumluluk yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de bilir.
|
|
  |
|
24 :
30
|
İnanan erkeklere söyle: “Bakışlarını kıssınlar, mahrem yerlerini korusunlar.” Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Doğrusu, Allah onların yaptıklarından haberdardır.
|
|
  |
|
24 :
31
|
İnanan kadınlara da söyle: “Bakışlarını kıssınlar, mahrem yerlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen dışında, açmasınlar. Başörtülerini göğüslerine salsınlar. Süslerini, kocaları veya babaları veya kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kadınları veya antlaştıkları veya erkekliği kalmamış hizmetçiler ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.” Ey inananlar! Başarıya ulaşmanız için, hepiniz Allah’a yönelin.
|
|
  |
|
24 :
32
|
İçinizdeki bekar olanları, erkek ve kadın çalışanlarınızdan iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları bolluğu ile zenginleştirir. Allah kuşatandır, bilgindir.
|
|
  |
|
24 :
33
|
Evlenemeyenler ise Allah kendilerini bolluğu ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Antlaşmak olduklarınızdan kim bir ödendi yazısı isterse, onlarda bir iyilik görürseniz yazıyı verin. Onlara Allah’ın size verdiği maldan verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen genç kızlarınızı fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa, doğrusu, zorlanmalarından sonra, Allah bağışlar, acır.
|
|
  |
|
24 :
34
|
Andolsun ki, size apaçık ilkeler, sizden önce gelip geçenlerden bir örnek ve saygılı olanlara bir öğüt indirdik.
|
|
  |
|
24 :
35
|
Allah göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır. O’nun ışığı, içinde lamba bulunan penceresiz bir oyuğa benzer. O lamba bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu, doğuya da, batıya da ait olmayan bereketlenmiş bir zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağının kendisi aydınlatacak! Işık üstüne ışıktır. Allah dileyeni ışığına kavuşturur. Allah insanlara örnekler verir. O her şeyi bilir.
|
|
  |
|
24 :
36
|
Allah’ın yüksek tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde, insanlar, sabah, akşam O’nu arı tutarlar.
|
|
  |
|
24 :
37
|
Ticaret de, alışveriş de kimi kişileri Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin fırıl fırıl döneceği günden korkarlar.
|
|
  |
|
24 :
38
|
Allah, onları işlediklerinin en güzeliyle ödüllendirir ve bolluğundan onlara fazlasıyla verir. Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır.
|
|
  |
|
24 :
39
|
İnkâr edenlerin işleri, engin çöllerdeki ılgım gibidir. Susayan kimse onu su sanır, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah’ı bulur ve O da hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir.
|
|
  |
|
24 :
40
|
Veya engin denizin karanlıkları gibidir. Onu, üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde bulutlar örter; karanlıklar üstünde karanlıklar; insan elini uzattığı zaman, nerdeyse onu göremez bile. Allah’ın ışık vermediği kimsenin ışığı olmaz.
|
|
  |
|
24 :
41
|
Göklerde ve yerde olan kimselerin, sıra sıra uçan kuşların Allah’ı yücelttiğini görmez misin? Her biri kendi yakarışını ve yüceltmesini bilir. Allah onların yaptıklarını bilendir.
|
|
  |
|
24 :
42
|
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş Allah’adır.
|
|
  |
|
24 :
43
|
Bilmez misiniz ki, Allah bulutları sürer, sonra onları bir araya getirip, sonra üstüste yığar, sen de onların arasından yağmur boşaldığını görürsün. Gökten, içinde dolu bulunan dağlar gibi bulutlar indirir, dilediğine onu uğratır, dilediğinden de uzak tutar. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri götürür!
|
|
  |
|
24 :
44
|
Allah geceyi ve gündüzü döndürür durur. Doğrusu, görebilenler için bunda bir ders vardır.
|
|
  |
|
24 :
45
|
Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır. Doğrusu, Allah her şeye gücü yetendir.
|
|
  |
|
24 :
46
|
Andolsun, açıklayan ilkeler indirmişizdir. Allah dileyeni doğru yola eriştirir.
|
|
  |
|
24 :
47
|
"Allaha ve Elçiye inandık, boyun eğdik” derler; ondan sonra birtakımı yüz çevirir. İşte bunlar inanmamışlardır.
|
|
  |
|
24 :
48
|
Aralarında hüküm vermek üzere Allaha ve elçisine çağırıldıkları zaman, birtakımı hemen yüz çevirirler.
|
|
  |
|
24 :
49
|
Ancak, gerçek kendilerinden yana ise boyunlarını bükerek gelirler.
|
|
  |
|
24 :
50
|
Göğüslerinde hastalık mı var, yoksa şüphelenmişler midir? Yahut Allah'ın ve elçisinin onlara haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Hayır! Onlar sadece haksız olanlardır.
|
|
  |
|
24 :
51
|
Aralarında hüküm verilmek üzere Allaha ve elçisine çağırıldıkları vakit, “İşittik, itaat ettik” demek, ancak inananların sözüdür, işte başarıya erenler onlardır.
|
|
  |
|
24 :
52
|
Allaha ve elçisine itaat eden, Allah'ı sayan ve O'na saygılı olan kimseler, işte onlar kurtulanlardır.
|
|
  |
|
24 :
53
|
Eğer, onlara emredersen, çıkacaklarına bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. De ki: “Yemin etmeyin! Söz dinleme bilinir. Doğrusu, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
|
|
  |
|
24 :
54
|
De ki: “Allaha itaat edin; elçiye itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, ancak kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz; elçiye düşen, sadece apaçık bildirimde bulunmaktır.”
|
|
  |
|
24 :
55
|
Andolsun ki, Allah, içinizden inanan ve yararlı iş işleyenlere, kendilerinden öncekileri sahip kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip kılacağına, onlar için beğendiği dinlerini temelli yerleştireceğine ve korkularından sonra kendilerini güvene çevireceğine söz vermiştir. Çünkü, Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkâr eden kimseler, işte onlar, artık yoldan çıkmış olanlardır.
|
|
  |
|
24 :
56
|
Namaz kılın, zekat verin, elçiye itaat edin ki, size merhamet edilsin.
|
|
  |
|
24 :
57
|
İnkâr edenlerin yeryüzünde kaçabileceklerini sanmayasın! Varacakları yer ateştir. Ne kötü gidiş yeridir.
|
|
  |
|
24 :
58
|
Ey inananlar! Antlaşmış olduklarınız ve sizden henüz ergenliğe ermemiş olanlar, üç durumda; sabah namazından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra sizden izin istesinler. Bunlar, sizin açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bunların dışında birbirinizin yanma girip çıkmakta size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah hükümlerini size böyle açıklar. Allah bilgindir, bilgedir.
|
|
  |
|
24 :
59
|
Çocuklarınız ergenlik çağına gelince, öncekilerin izin istediği gibi, onlar da izin istesinler. Allah size ilkelerini böyle açıklar. Allah bilgindir, bilgedir.
|
|
  |
|
24 :
60
|
Evlenme ümidinden kesilmiş kadınlara, süslerini açığa vurmamak şartıyla, giysilerini çıkarmaktan ötürü sorumluluk yoktur; ama iffetli davranmaları kendileri için daha iyi olur. Allah işitir ve bilir.
|
|
  |
|
24 :
61
|
Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyası olup anahtarları elinizde olan evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde size de, kör olana da zorluk yok, topal olana da zorluk yok, hasta olana da zorluk yoktur. Toplu olarak veya ayrı ayrı yemenizde de size bir zorluk yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, birbirinize Allah katından mutlu, hoş yaşam, esenlik dileyin. Allah size hükümleri düşünürsünüz diye böyle açıklıyor.
|
|
  |
|
24 :
62
|
Ancak, Allaha ve elçisine inanan inançlılar peygamberle beraber ortak bir iş için toplandıklarında, ondan izin almaksızın gitmezler. Doğrusu, senden izin isteyenler, işte onlar, Allaha ve elçisine inananlardır. Bazı işleri için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver, Allah’dan onların bağışlanmalarını dile. Şüphesiz, Allah bağışlar, acır.
|
|
  |
|
24 :
63
|
Elçinin çağrısını, kendi aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. Allah, içinizden saklanarak sıvışıp gidenleri şüphesiz bilir. Onun buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya can yakıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar.
|
|
  |
|
24 :
64
|
Dikkat! Doğrusu göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. O, içinde bulunduğunuz durumu bilir. Ve Kendisine döndürülecekleri günde, onlara işlediklerini haber verir. Çünkü Allah her şeyi bilendir.
|
|
  |
|
25-FURKÂN SURESİ - Al-Furqan - MEKKE/42 - 77 Ayet
|
Bismillahirrahmanirrahim |
25 :
1
|
Dünyaları uyarmak üzere kuluna Ölçütü indiren Yücedir.
|
|
  |
|
25 :
2
|
O, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen ve hükümranlıkta ortağı bulunmayan ve her şeyi yaratıp onu bir işleve göre düzenleyendir.
|
|
  |
|
25 :
3
|
Onlar, bir şey yaratamayan, ancak kendileri yaratılmış olan, kendilerine zarar da, fayda da veremeyen; öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandırmaya güçleri yetmeyen, Ondan başka tanrılar edindiler.
|
|
  |
|
25 :
4
|
İnkâr edenler “Bu onun uydurmasıdır, ona başka bir ulus yardım etmiştir” dediler de haksızlık ettiler ve asılsız bir söz uydurdular.
|
|
  |
|
25 :
5
|
“Bu öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırılarak sabah akşam onun yanında okunmaktadır” dediler.
|
|
  |
|
25 :
6
|
De ki: “Onu, göklerdeki ve yerdeki gizlilikleri Bilen indirmiştir. Doğrusu O, bağışlayandır, acıyandır.”
|
|
  |
|
25 :
7
|
(7-8) Dediler: “Bu ne biçim elçi, yemek yer, sokaklarda yürür? Kendisine bir melek indirilip, onunla beraber uyarıda bulunmalı değil mi idi? Yahut, kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bostanı olsaydı ya!” Ve bu zalimler dediler ki: “Sizin uyduğunuz, sadece büyülenmiş bir adamdır.”
|
|
  |
|
25 :
8
|
(7-8) Dediler: “Bu ne biçim elçi, yemek yer, sokaklarda yürür? Kendisine bir melek indirilip, onunla beraber uyarıda bulunmalı değil mi idi? Yahut, kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bostanı olsaydı ya!” Ve bu zalimler dediler ki: “Sizin uyduğunuz, sadece büyülenmiş bir adamdır.”
|
|
  |
|
25 :
9
|
Sana nasıl örnekler getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, artık yol bulamazlar.
|
|
  |
|
25 :
10
|
Dilerse sana bunlardan daha iyi olan, altlarından ırmaklar akan cennetler var edebilen ve köşkler kurabilen Yücedir.
|
|
  |
|
25 :
11
|
Hayır! Onlar Saati de yalanladılar. Saati yalanlayanlara alevli bir ateş hazırlamışızdır.
|
|
  |
|
25 :
12
|
Bu ateş onları uzak bir yerden görünce, onun öfkelenmesini ve solumasını işitirler.
|
|
  |
|
25 :
13
|
Elleri birbirlerine çatılı olarak, onun dar bir yerine atıldıkları zaman, orada, yok olmak için yalvarırlar.
|
|
  |
|
25 :
14
|
Bir kere yok olmayı değil, birçok kere yok olmayı isteyin.
|
|
  |
|
25 :
15
|
De ki: “Bu mu iyidir, yoksa Allah a karşı saygılı olanlara ödül ve gidilecek yer olarak söz verilen ebedi cennet mi daha iyidir?”
|
|
  |
|
25 :
16
|
Temelli kalacakları cennette, diledikleri şeyleri bulurlar. Bu Rabbinden, yerine getirilmesi istenen bir sözüdür.
|
|
  |
|
25 :
17
|
Ve onları ve Allah'ın yerine taptıklarını topladığı gün der ki: “Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa yoldan kendi kendilerine mi saptılar?”
|
|
  |
|
25 :
18
|
Derler: “Hâşâ! Seni bırakıp başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Ancak, Sen onlara ve babalarına nimetler verdin de, sonunda Seni anmayı unuttular ve yok olmayı hak eden bir ulus oldular.”
|
|
  |
|
25 :
19
|
Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar, artık kendinizden azabı çeviremez, yardım da görmezsiniz. Haksızlık edenlerinize büyük bir azap tattıracağız.
|
|
  |
|
25 :
20
|
Senden önce gönderdiğimiz bütün elçiler de, şüphesiz, yemek yerler, sokaklarda yürürlerdi. Dayanır mısınız? diye, sizi birbirinizle sınarız. Ve Rabbin görüyordu.
|
|
  |
|
25 :
21
|
Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, “Bize, ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimizi görmeliyiz” derler. Andolsun ki, kendi kendilerine büyüklenmişler, azdıkça azmışlardır.
|
|
  |
|
25 :
22
|
Melekleri gördükleri gün, işte o gün, suçlulara iyi haber yoktur. Ve “Yasak oğlu yasak!” derler.
|
|
  |
|
25 :
23
|
Yaptıkları her işi ele alır, onu toz duman ederiz.
|
|
  |
|
25 :
24
|
O gün, cennetliklerin kalacağı yer çok iyi, dinlenecekleri yer çok güzeldir.
|
|
  |
|
25 :
25
|
O gün, gök bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.
|
|
  |
|
25 :
26
|
O gün, gerçek egemenlik Rahman indir. İnkârcılar için zor bir gündür.
|
|
  |
|
25 :
27
|
(27-29) Zalim kimse ellerini ısırdığı gün der ki: “Keşke ben peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelenler! Keşke falancayı dost edinmeseydim. An- dolsun ki, bana gelen hatırlatandan beni o saptırdı. Zaten şeytan da insanı yüzüstü bırakır.”
|
|
  |
|
25 :
28
|
(27-29) Zalim kimse ellerini ısırdığı gün der ki: “Keşke ben peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelenler! Keşke falancayı dost edinmeseydim. An- dolsun ki, bana gelen hatırlatandan beni o saptırdı. Zaten şeytan da insanı yüzüstü bırakır.”
|
|
  |
|
25 :
29
|
(27-29) Zalim kimse ellerini ısırdığı gün der ki: “Keşke ben peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelenler! Keşke falancayı dost edinmeseydim. An- dolsun ki, bana gelen hatırlatandan beni o saptırdı. Zaten şeytan da insanı yüzüstü bırakır.”
|
|
  |
|
25 :
30
|
Elçi “Ey Rabbim! Doğrusu, ulusum bu Kur anı umursamadı” der.
|
|
  |
|
25 :
31
|
Her peygamber için, böylece suçlulardan bir düşman ortaya koyarız. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
|
|
  |
|
25 :
32
|
İnkâr edenler, “Kur an ona bir defada indirilmeli değil miydi” dediler. Oysa Biz, onu senin kalbine yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz.
|
|
  |
|
25 :
33
|
Onların sana getirdikleri her bir örneğe karşı, mutlaka Biz sana gerçek olanı ve en güzel açıklamayı getiririz.
|
|
  |
|
25 :
34
|
Cehenneme yüzükoyun toplanacak olanlar, işte onlar yerce en kötü ve yolca da en sapkın olanlardır.
|
|
  |
|
25 :
35
|
Andolsun ki, Musa’ya kitap verdik, kardeşi Harun’u da kendisine yardımcı yaptık.
|
|
  |
|
25 :
36
|
“İlkelerimizi yalanlayan ulusa gidin” dedik. Sonunda o ulusu yerle bir ettik.
|
|
  |
|
25 :
37
|
Nuh ulusunu, elçileri yalanladıkları zaman suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret kıldık. Haksızlık edenlere can yakıcı bir azap hazırlamışızdır.
|
|
  |
|
25 :
38
|
Ad, Semûd ile Ress’lilere ve bunların arasında birçok nesillerin her birine örneklerle anlattık, ancak, dinlemedikleri için hepsini kırdık, geçirdik.
|
|
  |
|
25 :
39
|
Ad, Semûd ile Ress’lilere ve bunların arasında birçok nesillerin her birine örneklerle anlattık, ancak, dinlemedikleri için hepsini kırdık, geçirdik.
|
|
  |
|
25 :
40
|
Andolsun ki, bunlar, bela yağmuruna tutulmuş olan bir kente uğramışlardı. Onu göremediler mi? Hayır! Tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.
|
|
  |
|
25 :
41
|
(41-42) Seni gördükleri zaman alaya alırlar: “Allah’ın gönderdiği elçi bu mudur? Eğer diretmeseydik, doğrusu, neredeyse bizi tanrılarımızdan uzaklaştıracaktı.” Ancak azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapkın olduğunu bileceklerdir.
|
|
  |
|
25 :
42
|
(41-42) Seni gördükleri zaman alaya alırlar: “Allah’ın gönderdiği elçi bu mudur? Eğer diretmeseydik, doğrusu, neredeyse bizi tanrılarımızdan uzaklaştıracaktı.” Ancak azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapkın olduğunu bileceklerdir.
|
|
  |
|
25 :
43
|
Hevesini kendine tanrı edineni gördün mü? Onun savunucusu sen mi olacaksın?
|
|
  |
|
25 :
44
|
Yoksa, sen onların çoğunun söz dinlediklerini veya düşündüklerini mi sanırsın? Doğrusu onlar davarlar gibidirler, belki yolca daha da sapkındırlar.
|
|
  |
|
25 :
45
|
Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra, Biz güneşi ona kanıt yaptık.
|
|
  |
|