17 :
72
|
Ve bu dünyada kör olan, ahirette de kör, yolca da daha sapkındır.
|
|
  |
|
17 :
73
|
Bize karşı başka bir şeyi uydurman için, az kalsın sana vahyettiğimiz şeyden seni caydıracaklardı. O zaman seni dost edineceklerdi.
|
|
  |
|
17 :
74
|
Ve eğer, Biz seni sağlam tutmasaydık, andolsun, az da olsa neredeyse onlara yönelecektin.
|
|
  |
|
17 :
75
|
O durumda, sana kat kat hayat ve kat kat ölümü tattırırdık. Sonra, Bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.
|
|
  |
|
17 :
76
|
Ve andolsun seni yurdundan çıkarmak için neredeyse seni tedirgin edeceklerdi. O durumda, senin ardından onlar da pek az kalırlardı.
|
|
  |
|
17 :
77
|
Bu, senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin yasasıdır. Bizim yasamızda değişiklik bulamazsın.
|
|
  |
|
17 :
78
|
Güneşin batmaya yüz tutmasından, gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Tan ağarırken de oku. Doğrusu, tan ağarırken okumak bilinçlenmeye yarar.
|
|
  |
|
17 :
79
|
Ve sana gerekli olmadan geceleyin uyan, onu oku. Belki de Rabbin seni övülecek bir makama yükseltecektir.
|
|
  |
|
17 :
80
|
Ve de ki: "Rabbim! Girilecek yere dürüst girmemi sağla, çıkılacak yerden dürüst çıkmamı sağla. Katından bana yardımcı bir yetki ver.”
|
|
  |
|
17 :
81
|
Ve de ki: “Gerçek geldi, saçmalık yok oldu. Doğrusu, zaten saçmalık yok olup gidicidir.”
|
|
  |
|
17 :
82
|
Ve biz, Kur’an’da inananlara şifa ve acıma olacak şey indiriyoruz. O, haksızlık yapanların ise sadece kaybını artırır.
|
|
  |
|
17 :
83
|
Ve insana iyilikte bulunduğumuz zaman, yüz çevirir ve yan çizer. Ona bir kötülük dokunsa, umutsuz olur.
|
|
  |
|
17 :
84
|
De ki: “Herkes biçimlenmesine göre davranır. Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu bilir.”
|
|
  |
|
17 :
85
|
Ve sana ruhun ne olduğunu soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin buyruğundandır. Size ancak azıcık ilim verilmiştir.”
|
|
  |
|
17 :
86
|
Ve andolsun, dileseydik, sana vahyettiğimizi alıp götürürdük. Sonra, Bize karşı duracak bir koruyucu da bulamazdın.
|
|
  |
|
17 :
87
|
Rabbinin sana olan acımasından dolayı. Doğrusu, Onun sana büyük bolluğu vardır.
|
|
  |
|
17 :
88
|
De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler, bu Kur anın bir benzerini ortaya koymak üzere bir araya gelseler, birbirine yardımcı da olsalar, benzerini ortaya koyamazlar.”
|
|
  |
|
17 :
89
|
Ve andolsun, bu Kur anda, insanlara her şeyden örneklerle türlü açıklamalarda bulunduk. Öyle iken, insanların çoğu nedense nankörlük ettiler.
|
|
  |
|
17 :
90
|
Ve dediler: “Bize yerden bir kaynak fışkırtmadıkça,
|
|
  |
|
17 :
91
|
Veya senin hurmalıkların, bağların olup aralarından ırmaklar fışkırtmadıkça,
|
|
  |
|
17 :
92
|
Yahut da sandığın gibi, göğü tepemize parça parça düşürmedikçe, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe,
|
|
  |
|
17 :
93
|
Veyahut altından bir evin olmadıkça, yahut göğe çıkmadıkça, sana inanmayacağız ve okuyacağımız bir kitabı bize indirmedikçe göğe çıkmana da inanmayacağız.” De ki: “Allah Allah! Ben ancak elçi olan bir beşer değil miyim?”
|
|
  |
|
17 :
94
|
Ve insanlara doğruluk göstergesi geldiği zaman, inanmalarına engel olan, “Allah elçi olarak bir beşeri mi göndermeliydi?” demelerinden başka nedir?
|
|
  |
|
17 :
95
|
De ki: “Eğer, yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı, Biz de onlara gökten elçi olarak bir melek gönderirdik.”
|
|
  |
|
17 :
96
|
De ki: “Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah yeter. Doğrusu, O, kullarını görür ve haberdardır.”
|
|
  |
|
17 :
97
|
Ve Allah kime doğru yol göstermişse, o doğru yolundadır. Kimleri de sapkınlıkla bırakmış ise, onlara artık Allah’tan başka dostlar bulamazsınız. Biz onları diriliş günü yüzükoyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak toplarız. Yurtları cehennemdir; ateş azaldıkça onlara alevi artırırız.
|
|
  |
|
17 :
98
|
İşte onların bu cezası, ilkelerimizi inkâr etmiş olmalarından ve “Biz kemikler ve ufantılar olduğumuzda da mı, yeniden yaratılarak diriltileceğiz?” demelerindendir.
|
|
  |
|
17 :
99
|
Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerlerini de tekrar yaratabileceğini görmüyorlar mı? Allah onlara şüphe götürmeyen bir süre belirledi. Öyleyken, haksızlık yapanlar inkârcı olmaktan vazgeçmezler.
|
|
  |
|
17 :
100
|
De ki: “Rabbimin acıma hâzinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla gene de cimrilik ederdiniz. Aslında insan pek cimridir.”
|
|
  |
|
17 :
101
|
Ve andolsun, Musa’ya apaçık dokuz ilke verdik. îsrailoğullarına sor, kendilerine Musa geldiği zaman, Firavun “Ey Musa! Doğrusu, andolsun ben seni büyülenmiş sanıyorum” dedi.
|
|
  |
|
17 :
102
|
“Andolsun, göklerin ve yerin Rabbinin bunları gözle görünen belgeler olarak indirdiğini biliyorsundur. Doğrusu, ey Firavun! Senin yok olacağını sanıyorum” dedi.
|
|
  |
|
17 :
103
|
Böylece Firavun onları ürkütüp memleketten çıkarmak istedi. Biz de onu ve beraberindekilerin hepsini suda boğduk.
|
|
  |
|
17 :
104
|
Ve bundan sonra İsrailoğullarına, “Siz ülkede yerleşin, sonraki sözün vakti gelince, hepinizi karma bir topluluk olarak getiririz” dedik.
|
|
  |
|
17 :
105
|
Ve onu gerçek olarak indirdik ve o da gerçekten indi. Seni yalnız müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
|
|
  |
|
17 :
106
|
Ve Kur anı, insanlara ağır ağır okuman için bölümlere ayırdık ve onu aralıklarla indirdik.
|
|
  |
|
17 :
107
|
De ki: “Ona, ister inanın, ister inanmayın. Doğrusu o, kendinden önce bilim verilenlere okunduğu zaman yüzleri üzerine secdeye kapanırlar.”
|
|
  |
|
17 :
108
|
Ve “Rabbimiz uludur. Doğrusu, Rabbimizin verdiği söz yerine gelecektir” derler.
|
|
  |
|
17 :
109
|
Ve ağlayarak yüzleri üzerine kapanırlar ve bilinçli saygıları artar.
|
|
  |
|
17 :
110
|
De ki: “İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, en güzel isimler O nündür.” Yakarışında sesini yükseltme, sesini pek de kısma, ikisi ortası bir yol bul.
|
|
  |
|
17 :
111
|
Ve de ki: “Övgü, çocuk edinmemiş olan, egemenliğinde ortağı bulunmayan, güçsüzlükten ötürü bir yardımcısı olmayan Allahadır. Onu yücelttikçe yücelt.”
|
|
  |
|
18-KEHF SURESİ - Al-Kahf - MEKKE/69 - 110 Ayet
|
Bismillahirrahmanirrahim |
18 :
1
|
(1-4) Övgü, katından çetin bir güçle donatılmış olarak uyarmak, yararlı işler işleyen inançlılara içinde temelli kalacakları güzel bir ödül olduğunu müjdelemek ve “Allah oğul edindi" diyenleri de uyarmak üzere, eğrilik bırakmadığı pek değerli kitabı kuluna indiren Allah’adır.
|
|
  |
|
18 :
2
|
(1-4) Övgü, katından çetin bir güçle donatılmış olarak uyarmak, yararlı işler işleyen inançlılara içinde temelli kalacakları güzel bir ödül olduğunu müjdelemek ve “Allah oğul edindi" diyenleri de uyarmak üzere, eğrilik bırakmadığı pek değerli kitabı kuluna indiren Allah’adır.
|
|
  |
|
18 :
3
|
(1-4) Övgü, katından çetin bir güçle donatılmış olarak uyarmak, yararlı işler işleyen inançlılara içinde temelli kalacakları güzel bir ödül olduğunu müjdelemek ve “Allah oğul edindi" diyenleri de uyarmak üzere, eğrilik bırakmadığı pek değerli kitabı kuluna indiren Allah’adır.
|
|
  |
|
18 :
4
|
(1-4) Övgü, katından çetin bir güçle donatılmış olarak uyarmak, yararlı işler işleyen inançlılara içinde temelli kalacakları güzel bir ödül olduğunu müjdelemek ve “Allah oğul edindi" diyenleri de uyarmak üzere, eğrilik bırakmadığı pek değerli kitabı kuluna indiren Allah’adır.
|
|
  |
|
18 :
5
|
Bu konuda kendilerinin de atalarının da bir bilgisi yoktur. Ağızlarından ne büyük söz çıkıyor. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
|
|
  |
|
18 :
6
|
Bu söze inanmıyorlar diye ardlarından neredeyse üzülerek kendini bitireceksin.
|
|
  |
|
18 :
7
|
Doğrusu, insanların hangisinin daha güzel iş işlediğini denememiz için yeryüzünde olan şeyleri oranın süsü yaptık.
|
|
  |
|
18 :
8
|
Ve doğrusu, Biz yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak haline getirebiliriz.
|
|
  |
|
18 :
9
|
Yoksa, sen, mağara ve yazıt adamlarını şaşılacak belgelerimizden mi sandın?
|
|
  |
|
18 :
10
|
Hani, birkaç genç mağaraya sığınmış ve “Rabbimiz! Katından bize bir acımada bulun ve işimizde başarılı olmamızı sağla” demişlerdi.
|
|
  |
|
18 :
11
|
Bunun üzerine Biz de mağaranın içinde kulaklarına yıllarca sürecek perde vurduk.
|
|
  |
|
18 :
12
|
Sonra, iki grupdan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap edebileceğini bilmemiz için, onları uyandırdık.
|
|
  |
|
18 :
13
|
Onların olayını sana gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rablerine inanmış birkaç gençti, Biz de onların doğru yol göstergelerini artırmıştık.
|
|
  |
|
18 :
14
|
Ve gönüllerini sağlamlaştırdık. Hani, kalkıp dediler: “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Ondan başkasına tanrı olarak yalvarmayacağız. Yoksa, andolsun, saçma söz söylemiş oluruz.”
|
|
  |
|
18 :
15
|
“İşte, şu bizim ulusumuz, Allah’ın yerine tanrılar edindiler. Onların tanrı olduğuna apaçık kesin belge getirmeleri gerekmez mi? Allah’a karşı yalan uydurandan daha çok haksızlık yapan kimdir” dediler.
|
|
  |
|
18 :
16
|
“Mademki, siz bu insanlardan ve Allah'tan başka taptıklarından ayrıldınız. Öyle ise mağaraya sığının, Rabbiniz rahmetini size yaysın ve işinizde de size kolaylık göstersin”
|
|
  |
|
18 :
17
|
Ve onlar mağaranın ortasında iken, güneş doğduğunda onların mağarasının sağından yanlanarak geçtiğini ve battığı zaman da sol taraftan onlardan saptığını görürdün. Bu, Allah'ın belgelerindendir. Allah kimi doğru yola koymuşsa, o, doğru yoldadır. Kimi de şaşırtmış ise, ona yol gösterecek bir dost bulamazsın.
|
|
  |
|
18 :
18
|
Ve mağaradakiler uykuda iken sen onları uyanık sanırdın. Biz onları sağa ve sola döndürürdük. Köpekleri de dirseklerini eşiğe uzatmıştı. Onları görmüş olsaydın, andolsun geri dönüp onlardan kaçardın ve için korku ile dolardı.
|
|
  |
|
18 :
19
|
Birbirine sorsunlar diye onları böylece uyandırdık. İçlerinden bir sözcü “Ne kadar kaldınız” dedi. “Bir gün veya bir günden de az kaldık” dediler. Dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Birinizi şu para ile şehre gönderin de, yiyeceklerin en iyisine baksın ve size yiyecek getirsin, nazik davransın ve sakın sizi kimseye duyurmasın.
|
|
  |
|
18 :
20
|
Doğrusu, eğer onlar sizi ele geçirirse ya taşlayarak öldürürler veya dinlerine döndürürler ve bu durumda asla kurtulamazsınız.”
|
|
  |
|
18 :
21
|
Ve doğrusu, Allah'ın sözünün gerçek olduğunu ve doğrusu, Saatten şüphe edilemeyeceğini bilmeleri için, insanların onları bulmalarını böylece sağladık. Hani, aralarında onların durumunu çekişiyorlardı. “Onların üzerine bir bina yapın” diyorlardı. Oysa, onları en iyi Rableri bilir. Sözlerini geçirenler, “Onların üzerine elbette bir tapınak yapacağız” dediler.
|
|
  |
|
18 :
22
|
Karanlığa taş atar gibi, kimi “Onlar üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir” der. Kimi de “Beş kişidir, akıncıları köpekleridir” der. Kimi “Yedi kişidir, sekizincileri köpekleridir” der. De ki: “Onların sayısını en iyi Rabbim bilir. Onları pek az kimseden başkası da bilmez. Bunun için, onlar hakkında, bu yüzeysel anlatılanların dışında kimseyle tartışma ve onlar hakkında başkalarından bilgi isteme.”
|
|
  |
|
18 :
23
|
(23-24) “Allah dilerse” demeden, hiçbir şey için, asla “Ben onu yarın yapacağım” deme. Ve unuttuğun zaman Rabbini an ve “Umarım ki, Rabbim beni doğruya, bundan daha yakın olarak ulaştırır” de.
|
|
  |
|
18 :
24
|
(23-24) “Allah dilerse” demeden, hiçbir şey için, asla “Ben onu yarın yapacağım” deme. Ve unuttuğun zaman Rabbini an ve “Umarım ki, Rabbim beni doğruya, bundan daha yakın olarak ulaştırır” de.
|
|
  |
|
18 :
25
|
Ve onlar mağaralarında üç yüz ve dokuz artı yıl kaldılar.
|
|
  |
|
18 :
26
|
De ki: “Onların ne kadar kaldığını en iyi göklerin ve yerin görünmeyeni Kendisinin olan Allah bilir. O ne güzel görür ve ne güzel işitir. İnsanların Ondan başka dostu yoktur. O kendi hükmüne kimseyi ortak etmez.”
|
|
  |
|
18 :
27
|
Ve Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku! Onun sözlerini değiştirecek yoktur. Ondan başka bir sığınılacak da bulamazsın.
|
|
  |
|
18 :
28
|
Ve sen de sabah, akşam, Rablerinin rızasını isteyerek Ona yalvaranlarla beraber direnç göster. Dünya hayatının süsünü dileyerek gözlerini onlardan aşırma. Bizi anmaktan gönlünü dalgın kıldığımız ve işinde aşırı giderek havasına uyan kimseye uyma.
|
|
  |
|
18 :
29
|
Ve de ki: "Gerçek Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.” Doğrusu, haksızlık yapanlara duvarları çepeçevre onları içine alacak bir ateş hazırlamışızdır. Onlar yardım isterlerse, yüzlerini kavuran erimiş maden gibi bir su kendilerine verilir. Bu ne kötü bir içecek ve ne kötü bir konuttur!
|
|
  |
|
18 :
30
|
Şüphesiz, inanan ve yararlı işler işleyen kimselere gelince; doğrusu Biz, işi güzel işleyenin ödülünü zayi etmeyeceğiz.
|
|
  |
|
18 :
31
|
İşte, onlar için, altlarından ırmaklar akan mutluluk cennetleri var. Orada altın bilezikler takınırlar; ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir karşılık ve ne kadar güzel bir konut!
|
|
  |
|
18 :
32
|
Ve onlara iki adamı örnek ver. Birine iki üzüm bağı vermiş, yanlarını hurmalıkla çevirmiş ve aralarında ekinler yetiştirmiştik.
|
|
  |
|
18 :
33
|
Her iki bahçe de ürünlerini vermişler, adamın hiçbir şeyini eksik bırakmamışlardı. Çünkü ikisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.
|
|
  |
|
18 :
34
|
Ve adamın ayrıca ürünleri de vardı. Adam arkadaşıyla konuşurken. "Ben malca senden zenginim ve insan sayısı bakımından da senden güçlüyüm” dedi.
|
|
  |
|
18 :
35
|
Ve kendisine yazık edip, bahçesine girerken, dedi: "Bu bahçenin batacağını hiç sanmam.
|
|
  |
|
18 :
36
|
Ve Saatin kurulacağını sanmıyorum. Ve eğer, Rabbime götürülürsem, andolsun, orada bunun yerine değişik daha iyisini bulurum.”
|
|
  |
|
18 :
37
|
Kendisiyle konuşan arkadaşı, ona dedi ki: "Seni topraktan, sonra da nutfeden yaratan, sonra da seni adam kılığına koyanı mı inkâr ediyorsun?
|
|
  |
|
18 :
38
|
Ancak, O Allah, benim Rabbimdir. Rabbime kimseyi ortak koşmam.
|
|
  |
|
18 :
39
|
Ve sen beni her ne kadar mal ve çocuk bakımından daha az görüyorsan da, bağına girdiğinde, Ancak, Allah dilemiş! Allah'dan başka güçlü olan yoktur demeli, değil miydin?
|
|
  |
|
18 :
40
|
(40-41) Umulur ki, Rabbim, bana senin bahçenden daha iyisini verir ve seninkinin üzerine de gökten bir hesap soran gönderir de, orası kaygan kuru bir yer olur. Yahut suyu çekilir de, artık, bir daha onu elde edemezsin.”
|
|
  |
|
18 :
41
|
(40-41) Umulur ki, Rabbim, bana senin bahçenden daha iyisini verir ve seninkinin üzerine de gökten bir hesap soran gönderir de, orası kaygan kuru bir yer olur. Yahut suyu çekilir de, artık, bir daha onu elde edemezsin.”
|
|
  |
|
18 :
42
|
Nitekim ürünleri yok edildi. Bağın altüst olmuş çardakları karşısında, harcadığı emeğine içi yanarak, ellerini oğuşturup "Keşke Rabbime kimseyi ortak koşmasaydım” diyordu.
|
|
  |
|
18 :
43
|
Ve ona Allah'tan başka yardım edecek adamları da yoktu, kendi kendini de kurtaramadı.
|
|
  |
|
18 :
44
|
İşte burada, egemenlik gerçek olan Allah'ındır. Ödüllendirme bakımından da en iyi O'dur. Sonuçlandırma yönünden de en iyi olan O'dur.
|
|
  |
|
18 :
45
|
Ve onlara, dünya hayatının örneğini anlat: Gökten indirdiğimiz su ile onunla yerin renkli renkli otları birbirine karışık şekilde yetişir, ama sonunda rüzgarın savuracağı çer çöpe dönerler. Allah her şeyin üstünde bir güce sahiptir.
|
|
  |
|
18 :
46
|
Mal ve çocuklar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan yararlı işler Rabbinin katında sevapça daha iyi ve ümit bakımından daha iyidirler.
|
|
  |
|
18 :
47
|
Ve dağları yürüttüğümüz gün, yeryüzünü dümdüz görürsün. Hiçbirini bırakmaksızın insanların hepsini bir araya getiririz.
|
|
  |
|
18 :
48
|
Ve onlar, dizi dizi Rablerine sunulurlar. “Andolsun, sizi ilk defa yaratmış olduğumuz gibi işte Bize geldiniz. Ne var ki, size bir buluşma sözü vermediğimizi sanmıştınız, değil mi?”
|
|
  |
|
18 :
49
|
Ve kitap ortaya konunca, suçluların onda bulunanlardan ürktüklerini görürsün. Onlar: "Vay halimize! Ne oluyor bu kitaba! Küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıyor?” derler. Yaptıklarını hazır bulurlar. Ama Rabbin kimseye haksızlık yapmaz.
|
|
  |
|
18 :
50
|
Ve meleklere "Ademe boyun eğin” demiştik. İblisken başka hepsi boyun eğmişti. O da görünmez varlıklardandı ve Rabbinin buyruğu dışına çıktı. Ey insanlar! Beni bırakıp size düşman olan, onu ve soyunu mu dostlar ediniyorsunuz? Kendilerine yazık edenler için, bu ne kötü bir değiş tokuştur!
|
|
  |
|
18 :
51
|
Ben onları, göklerin, yerin yaratılmasında ve kendilerinin yaratılmasında tanık tutmadım ve saptıranları da yardımcı tutmadım.
|
|
  |
|
18 :
52
|
Ve "Bana ortak sandıklarınıza seslenin!” dediği gün, onları çağırırlar, ancak hiçbiri çağrılarına cevap vermez. Aralarına bir uçurum koyarız.
|
|
  |
|
18 :
53
|
Ve suçlular ateşi görürler ve artık oraya düşmekte olduklarını kavrarlar. Ondan yan çizecek bir yer bulamazlar.
|
|
  |
|
18 :
54
|
Ve andolsun, Biz, bu Kur anda insanlara her çeşit örneği türlü biçimlerde anlattık. İnsan amma da çok tartışıyor.
|
|
  |
|
18 :
55
|
Ve insanlara doğruluk göstergesi gelmişken, onları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma dilemekten alıkoyan nedir? Yoksa, öncekilere uygulananın kendilerine de gelmesini mi veya azabın karşılarına gelmesini mi istiyorlar?
|
|
  |
|
18 :
56
|
Ve Biz, elçileri sadece müjdeci ve uyarıcı olarak göndeririz. Oysa inkârcılar, saçmalıkla gerçeği tepelemek için çekişirler. İlkelerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya alırlar.
|
|
  |
|
18 :
57
|
Ve Rabbinin ilkeleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve önceden yaptıklarını da unutan kimseden daha haksız olan kimdir? Doğrusu, bunu anlarlar diye yüreklerine örtüler ve kulaklarına ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da doğru yola girmezler.
|
|
  |
|
18 :
58
|
Ve Rabbin çok bağışlayan, acıma sahibidir. Onları, edinip kazandıkları ile yakalamak isteseydi, kuşkusuz onlara hemen azap ederdi. Ancak, onlara bir süre verilmiştir, Ondan başka sığınacak yer bulamazlar.
|
|
  |
|
18 :
59
|
Ve işte, haksızlık yapmalarından dolayı yok ettiğimiz kentler bunlardır. Onların yok olması için bir süre koyduk.
|
|
  |
|
18 :
60
|
Ve hani, Musa genç adamına demişti: “Ben iki denizin birleştiği yere ulaşmaya, yahut bir süre yürümeye devam edeceğim.”
|
|
  |
|