11 :
28
|
“Ey ulusum! Eğer, Rabbimin katından açık bir belgem olsa ve size gizli kalmış bir rahmeti katından bana vermiş ise, hoşlanmadığınız halde, sizi onlara mecbur mu edeceğiz, sanıyorsunuz?
|
|
  |
|
11 :
29
|
Ey ulusum! Buna karşılık ben sizden bir mal da istemiyorum. Benim ödülüm yalnız Allah’tandır. İnananları kovacak da değilim. Doğrusu, onlar Rableriyle karşılaşacaklar. Ancak, ben sizi, bilmez davranan bir ulus görüyorum.
|
|
  |
|
11 :
30
|
Ey ulusum! Onları kovarsam Allah’a karşı beni kim savunur? Hiç anlamıyor musunuz?
|
|
  |
|
11 :
31
|
Size Allah’ın hâzinelerinin benim yanımda olduğunu söylemiyorum. Görünmeyeni de bilmiyorum, melek olduğumu da söylemiyorum. Gözlerinizin hor gördüğü kimselere, Allah iyilik vermeyecektir, de diyemem; içlerinde olanı en iyi Allah bilir. Yoksa, doğrusu haksızlık edenlerden olurum” dedi.
|
|
  |
|
11 :
32
|
Onlar “Ey Nuh! Bizimle pek tartıştın, hem de tartışmamızı ileri götürdün. Eğer, doğru sözlülerden isen, bize söz verdiğin şeyi başımıza getir” dediler.
|
|
  |
|
11 :
33
|
(33 -34) “Ancak Allah dilerse onu size getirir. Siz de önleyemezsiniz. Allah sizi azdırmak isterse, ben size öğüt vermek istesem de öğüdümün size faydası olmaz. Sizin Rabbiniz O’dur ve O’na götürüleceksiniz” dedi.
|
|
  |
|
11 :
34
|
(33 -34) “Ancak Allah dilerse onu size getirir. Siz de önleyemezsiniz. Allah sizi azdırmak isterse, ben size öğüt vermek istesem de öğüdümün size faydası olmaz. Sizin Rabbiniz O’dur ve O’na götürüleceksiniz” dedi.
|
|
  |
|
11 :
35
|
Yoksa sana "Onu uydurdu” mu? diyorlar. De ki: “Eğer onu ben uydurduysam suçu bana aittir. Ama ben sizin işlediğiniz suçlardan uzağım.”
|
|
  |
|
11 :
36
|
Nuh’a “Senin ulusundan inanmış olanların dışında başka kimse inanmayacaktır. Onların yapmış olduklarına üzülme.
|
|
  |
|
11 :
37
|
Gözetlememiz altında, sana bildirdiğimize göre gemiyi inşa et. Haksızlık yapanlar için Bana başvurma, doğrusu onlar suda boğulacaklardır” diye vahyolundu.
|
|
  |
|
11 :
38
|
O, gemiyi inşa ederken, ulusunun ileri gelenleri yanından her geçtikçe onunla alay ediyorlardı. O da “Bizimle alay ediyorsunuz, doğrusu, biz de sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz.
|
|
  |
|
11 :
39
|
Rezil edecek azabın kime geleceğini ve kime sürekli azabın ineceğini göreceksiniz” dedi.
|
|
  |
|
11 :
40
|
Sonunda buyruğumuz gelip tandırda sular kaynamağa başlayınca “Her cinsten birer çifti ve aleyhine karar geçmiş olan dışında, çoluk çocuğunu ve inananları gemiye bindir” dedik. Ancak, pek az kimse onunla beraber inanmıştı.
|
|
  |
|
11 :
41
|
“Oraya binin, onun yürümesi ve durması Allah’ın adınadır; doğrusu, Rabbim bağışlar, acır” dedi.
|
|
  |
|
11 :
42
|
Gemi dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken, Nuh, bir kenarda ayrı kalmış oğluna “Ey oğulcuğum! Bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla beraber olma” dedi.
|
|
  |
|
11 :
43
|
Oğlu “Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır” deyince, Nuh "Bugün Allah’ın buyruğundan, acıdıkları dışında, kurtulacak yoktur” dedi, aralarına dalga girdi ve böylece o boğulanlardan oldu.
|
|
  |
|
11 :
44
|
“Ey yeryüzü! Suyunu yut ve ey gök! Sen de suyunu tut!” denildi. Su çekildi, iş de böylece bitirildi. Gemi ise Cudi’ye oturdu. “Haksızlık yapan ulus yok olsun” denildi.
|
|
  |
|
11 :
45
|
Nuh, Rabbine seslenerek, “Rabbim! Doğrusu, oğlum benim ademdendi. Doğrusu, Senin sözün gerçektir. Sen yargıçların en bilge olanısın” dedi.
|
|
  |
|
11 :
46
|
O, “Ey Nuh! Doğrusu o senin ailenden değildir. Doğrusu o, yararlı olmayan bir iştir. Öyleyse, hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Doğrusu, bilmezler gibi davranmamanı sana öğütlerim” dedi.
|
|
  |
|
11 :
47
|
Nuh “Rabbim! Doğrusu, hakkında bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Eğer beni bağışlamazsan ve bana acımazsan, kaybedenlerden olurum” dedi.
|
|
  |
|
11 :
48
|
“Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan milletlere, Bizden bir esenlik ve bereketlerle in. Ama birçok milletlerin geçimini de sağlayacağız. Sonra onlara, Bizden acıklı bir azap değecektir” denildi.
|
|
  |
|
11 :
49
|
Bunlar, sana bildirdiğimiz, bilinmeyen olaylardır. Sen de ulusun da daha önce bunları bilmezdiniz. Öyle ise dayan. Doğrusu, sonuç saygılı olanlarındır.
|
|
  |
|
11 :
50
|
Âda kardeşleri Hud u gönderdik. “Ey ulusum! Allaha tapın, O ’ndan başka Tanrınız yoktur. Siz, sırf yalan uyduran kimselersiniz.
|
|
  |
|
11 :
51
|
Ey ulusum! Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm, ancak beni yaratanadır. Düşünmüyor musunuz?
|
|
  |
|
11 :
52
|
Ey ulusum! Rabbinizden bağışlanma dileyin. Sonra, Ona tövbe edin ki size gökten bol bol yağmur göndersin, gücünüze güç katsın; suçlu olarak dönmeyin” dedi.
|
|
  |
|
11 :
53
|
Onlar, “Ey Hud! Sen bize açık bir belge getirmedin. Senin sözünden ötürü, biz tanrılarımızı bırakmayız ve sana da güvenmeyiz.
|
|
  |
|
11 :
54
|
(54-55) Ancak, seni tanrılarımızdan biri kötü çarpmıştır” dediler. “Doğrusu, ben Allah'ı tanık gösteriyorum. Siz de tanık olun ki, ben, sizin O'nu bırakıp ortak koşmanızdan uzağım. Hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni ertelemeyin.
|
|
  |
|
11 :
55
|
(54-55) Ancak, seni tanrılarımızdan biri kötü çarpmıştır” dediler. “Doğrusu, ben Allah'ı tanık gösteriyorum. Siz de tanık olun ki, ben, sizin O'nu bırakıp ortak koşmanızdan uzağım. Hepiniz bana tuzak kurun, sonra beni ertelemeyin.
|
|
  |
|
11 :
56
|
Ben, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a güveniyorum. Hiçbir canlı yoktur ki, O, onun perçeminden yakalamış olmasın. Doğrusu, Rabbim doğru yoldadır.
|
|
  |
|
11 :
57
|
Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz, ben size benimle gönderileni bildirmiş oldum. Rabbim sizden başka bir ulusu yerinize getirebilir. O'na bir şey de yapamazsınız. Doğrusu, Rabbim her şeyi korumaktadır” dedi.
|
|
  |
|
11 :
58
|
Buyruğumuz gelince Hud'u ve beraberindeki inananları acımamızla kurtardık. Onları ağır bir işkenceden kurtarmış olduk.
|
|
  |
|
11 :
59
|
İşte bu, Rablerinin ilkelerini bile bile inkâr eden, elçilerine başkaldıran ve her inatçı zorbanın emrine uyan Âd ulusudur.
|
|
  |
|
11 :
60
|
Bu dünyada ve diriliş gününde de lanet peşlerindedir. Dikkat! Doğrusu, Âd Rablerini inkâr etti. Dikkat! Hud'un ulusu Âd yok oldu gitti.
|
|
  |
|
11 :
61
|
Semûd'a kardeşleri Salih'i gönderdik. “Ey ulusum! Allah'a tapın, Ondan başka tanrınız yoktur. Sizi yerden yaratan ve orada sizin bayındırlık yapmanızı dileyen O'dur. Ondan bağışlanma dileyin, sonra O'na yönelin. Doğrusu, Rabbim yakındır, yanıt verir” dedi.
|
|
  |
|
11 :
62
|
“Ey Salih! Bundan önce aramızda kendisinden iyilik umulur biriydin. Babalarımızın taptığına bizi tapmaktan men mi ediyorsun? Doğrusu, bizi çağırdığın şeyden şüphe ve endişe içindeyiz” dediler.
|
|
  |
|
11 :
63
|
“Ey ulusum! Rabbimden açık bir belgem olur ve bana bir acımada bulunmuşsa, ben Ona başkaldırırsam, Allaha karşı beni savunacak kimdir? Bana, zararımı artırmaktan başka bir şey yapamazsınız.
|
|
  |
|
11 :
64
|
Ey ulusum! Bu Allah'ın dişi devesi size bir simgedir. Onu bırakın Allah'ın toprağında otlasın. Ona bir kötülük yapmayın. Yoksa, yakın bir azap sizi yakalar” dedi.
|
|
  |
|
11 :
65
|
Buna karşılık, onu sinirlediler. O zaman “Yurdunuzda üç gün daha gönenin. Bu, yalanlanamayacak bir sözdür” dedi.
|
|
  |
|
11 :
66
|
Bizim buyruğumuz gelince, Salih'i ve beraberinde bulunan inananları, katımızdan bir acımayla o günün rezilliğinden kurtardık. Doğrusu, Rabbin pek kuvvetlidir, güçlüdür.
|
|
  |
|
11 :
67
|
Haksızlık edenleri bir çığlık yakaladı, oldukları yerlerde dizüstü düşüverdiler.
|
|
  |
|
11 :
68
|
Sanki orasını hiç şenlendirmemişlerdi. Dikkat! Doğrusu, Semûd ulusu Rablerini inkâr etmişlerdi. Dikkat! Semûd yok oldu gitti.
|
|
  |
|
11 :
69
|
Andolsun, elçilerimiz İbrahim'e müjde getirdiler. “Esenlik olsun” dediler. O da “Esenlik olsun” dedi ve beklemeden hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.
|
|
  |
|
11 :
70
|
Onların ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi ve içine bir korku düştü. Onlar, “Korkma, doğrusu, biz Lut ulusuna gönderildik” dediler.
|
|
  |
|
11 :
71
|
Bunun üzerine, ayakta duran İbrahim'in karısı güldü. Biz de karısına İshak'ı ve İshak'tan sonra Yakup'u müjdeledik.
|
|
  |
|
11 :
72
|
“Vay başıma gelene! Ben bir kocakarı, kocam da yaşlı iken, ben nasıl doğurabilirim? Doğrusu şaşılacak bir şey” dedi.
|
|
  |
|
11 :
73
|
“Ey ev hanımı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizde iken, Allah'ın işine mi şaşıyorsun? O, yücedir, övülmeye layıktır” dediler.
|
|
  |
|
11 :
74
|
İbrahim'den korku gidip de, müjde kendisine gelince, Lut ulusu hakkında bizimle tartışmaya başladı.
|
|
  |
|
11 :
75
|
Doğrusu, İbrahim, içli, yumuşak huylu ve Allah'a yönelen biri idi.
|
|
  |
|
11 :
76
|
Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Doğrusu, Rabbinin buyruğu gelmiştir ve şüphesiz, geri çevrilemeyecek bir azap onlara gelmektedir.
|
|
  |
|
11 :
77
|
Ve elçilerimiz Lut'a gelince, onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı göğsü daraldı. “Bu çetin bir gündür” dedi.
|
|
  |
|
11 :
78
|
Ulusu kovalanırcasına ona doğru geldi. Daha önce kötü işler işliyorlardı. “Ey ulusum! İşte şunlar kızlarım, sizin için en arı olan onlardır. Allah'a saygılı olun, Konuklarımın önünde beni utandırmayın. İçinizde ergin bir kişi yok mudur?” dedi.
|
|
  |
|
11 :
79
|
Andolsun, senin kızlarınla bir işimiz olmadığını bilirsin. Ve doğrusu, ne istediğimizi şüphesiz biliyorsun” dediler.
|
|
  |
|
11 :
80
|
“Keşke size karşı bir gücüm olsa veya sağlam bir köşeye sığınsaydım” dedi.
|
|
  |
|
11 :
81
|
“Ey Lut! Doğrusu, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana ilişemeyeceklerdir. Geceleyin bir ara ailenle beraber yola çık. Eşinin dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu, onların başına gelen onun da başına gelecektir. Doğrusu, onlara verilen söz gün doğuşudur. Gün doğuşu yakın değil midir?” dediler.
|
|
  |
|
11 :
82
|
(82-83) Buyruğumuz gelince onların altını üstüne getirdik ve üzerlerine de, çamurdan pişmiş, Rabbinin katında simgeli, yığınlı taş yağdırdık. Bunlar, haksızlık yapanlardan uzak olmaz.
|
|
  |
|
11 :
83
|
(82-83) Buyruğumuz gelince onların altını üstüne getirdik ve üzerlerine de, çamurdan pişmiş, Rabbinin katında simgeli, yığınlı taş yağdırdık. Bunlar, haksızlık yapanlardan uzak olmaz.
|
|
  |
|
11 :
84
|
Medyenlilere de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: “Ey ulusum! Allaha tapın, ondan başka tanrınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın. Doğrusu, ben sizi bolluk içinde görüyorum ve doğrusu, kuşatıcı bir günün azabından da hakkınızda korku içindeyim.
|
|
  |
|
11 :
85
|
Ey ulusum! Ölçüyü ve tartıyı denkserlikle tam yapın. İnsanlara haklarını eksik vermeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
11 :
86
|
Eğer inanıyorsanız, Allah'ın koruduğu sizin için daha iyidir. Ben sizin koruyucunuz değilim.”
|
|
  |
|
11 :
87
|
Dediler ki: “Ey Şuayb! Babalarımızın taptığını bırakmamızı emreden veya mallarımızda istediğimiz gibi davranmamızı yasaklayan senin namazın mıdır? Doğrusu, sen ergin yumuşak huylu birisin.”
|
|
  |
|
11 :
88
|
Dedi ki: “Ey ulusum! Görmüyor musunuz? Rabbimden açık bir belgem var ve bana güzel bir rızık da vermişse! Size yasakladığım şeylerde size aykırı davranmak istemem. Gücümün yettiği kadar düzeltmekten başka bir dileğim yoktur. Başarım ancak Allah'ın yardımıyladır. O'na güvendim ve O'na yöneliyorum.
|
|
  |
|
11 :
89
|
Ey ulusum! Bana karşı gelmeniz, Nuh ulusuna, veya Hud ulusuna, ya da Salih ulusuna gelen felaketin bir benzerini sakın başınıza getirmesin. Lut ulusu da sizden uzakta değildir.
|
|
  |
|
11 :
90
|
Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra Ona yönelin. Doğrusu, Rabbim acır ve pek sevendir.”
|
|
  |
|
11 :
91
|
Dediler ki: “Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve doğrusu seni aramızda güçsüz görüyoruz. Eğer, yandaşların olmasaydı, inan ki, seni taşlardık. Zaten bizde bir değerin de yoktur.”
|
|
  |
|
11 :
92
|
Dedi ki: “Ey ulusum! Benim yandaşlarım size göre, Allah’tan daha değerli midir ki? Ona sırt çevirdiniz. Doğrusu, Rabbim yaptıklarınızı kuşatmıştır.”
|
|
  |
|
11 :
93
|
Ey ulusum! Elinizden geleni yapın, şüphesiz, ben de yapacağım. Kime horlayıcı azabın geleceğini ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Gözetleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözetliyorum.”
|
|
  |
|
11 :
94
|
(94-97) Buyruğumuz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber inanmış olanları, katımızdan bir acıma olarak kurtardık. Ama haksızlık yapanları bir çığlık yakaladı ve oldukları yerlerde dizüstü düşüverdiler. Sanki orasını hiç şenlendirmemişlerdi. Semûd ulusu yok olduğu gibi, Medyenliler de yok oldu gitti.
|
|
  |
|
11 :
95
|
(94-97) Buyruğumuz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber inanmış olanları, katımızdan bir acıma olarak kurtardık. Ama haksızlık yapanları bir çığlık yakaladı ve oldukları yerlerde dizüstü düşüverdiler. Sanki orasını hiç şenlendirmemişlerdi. Semûd ulusu yok olduğu gibi, Medyenliler de yok oldu gitti.
|
|
  |
|
11 :
96
|
(94-97) Buyruğumuz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber inanmış olanları, katımızdan bir acıma olarak kurtardık. Ama haksızlık yapanları bir çığlık yakaladı ve oldukları yerlerde dizüstü düşüverdiler. Sanki orasını hiç şenlendirmemişlerdi. Semûd ulusu yok olduğu gibi, Medyenliler de yok oldu gitti.
|
|
  |
|
11 :
97
|
(94-97) Buyruğumuz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber inanmış olanları, katımızdan bir acıma olarak kurtardık. Ama haksızlık yapanları bir çığlık yakaladı ve oldukları yerlerde dizüstü düşüverdiler. Sanki orasını hiç şenlendirmemişlerdi. Semûd ulusu yok olduğu gibi, Medyenliler de yok oldu gitti.
|
|
  |
|
11 :
98
|
O, diriliş günü ulusunun önünden gidecek ve onları ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü yerdir!
|
|
  |
|
11 :
99
|
Burada da diriliş gününde de peşlerine lanet takılmıştır. Verilmiş ödül ne kadar kötü bir ödüldür!
|
|
  |
|
11 :
100
|
Bu sana anlattıklarımız kentlilerin başlarından geçenlerdendir. Onların kimi ayakta ve kimi de biçilmiş gibi yerle bir edilmiştir.
|
|
  |
|
11 :
101
|
Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler. Allah’tan başka taptıkları tanrıları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. Rabbinin buyruğu gelince, tanrıları onların zararını artırmaktan başka bir işe yaramadı.
|
|
  |
|
11 :
102
|
Haksızlık yapan kentlileri yakalayınca, senin Rabbin böyle yakalar. Doğrusu, Onun yakalaması da pek acıtıcıdır.
|
|
  |
|
11 :
103
|
Doğrusu bunda, ahiret azabından korkana delil vardır. O, insanların toplanacağı gündür. O, görülmeye değer bir gündür.
|
|
  |
|
11 :
104
|
Biz onu ancak sayılı bir süre için erteleriz.
|
|
  |
|
11 :
105
|
O gün gelince, hiç kimse Allah’ın izni olmadan konuşamaz. İnsanların kimi bedbaht, kimi mutludur.
|
|
  |
|
11 :
106
|
Bedbaht olanlar ateşte olup, orada ah’ edip inlerler.
|
|
  |
|
11 :
107
|
Rabbinin dilemesi dışında, gökler ve yer sürdükçe orada temelli kalırlar. Doğrusu, Rabbin dilediğini pek yapandır.
|
|
  |
|
11 :
108
|
Mutlu kılınanlar ise cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında, gökler ve yer sürdükçe sonsuz bir bağış olarak orada temellidirler.
|
|
  |
|
11 :
109
|
Bunların taptıklarının ne olduğundan şüphen olmasın. Onlar da daha önce babalarının tapmış oldukları gibi taparlar. Doğrusu, onlara paylarını eksiksiz olarak ödeyeceğiz.
|
|
  |
|
11 :
110
|
Andolsun, Musa ya kitap verdik de, onda ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinin vermiş olduğu bir söz olmasaydı, aralarında hemen hükmedilmiş olurdu. Doğrusu, onlar bundan kuşkulandıran bir endişededirler.
|
|
  |
|
11 :
111
|
Doğrusu, Rabbin, onların her birinin işlerinin ödemesini tam yapacaktır. Doğrusu, onların yaptıklarından haberdardır.
|
|
  |
|
11 :
112
|
Sen ve seninle beraber tövbe edenlerle birlikte, sana emrolunduğu gibi dosdoğru ol. Aşırı gitmeyin. Doğrusu, Allah yaptıklarınızı görür.
|
|
  |
|
11 :
113
|
Haksızlık yapanlara gönül vermeyin. Yoksa, ateş size de dokunur. Allaha karşı hiçbir dostunuz bulunmaz. Sonra yardım da göremezsiniz.
|
|
  |
|
11 :
114
|
Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri götürür. Bu, anacaklara bir anımsatmadır.
|
|
  |
|
11 :
115
|
Dayan! Doğrusu, Allah iyi davrananların ücretini zayi etmez.
|
|
  |
|
11 :
116
|
Sizden önceki kuşakların içinde akıllı olanların yeryüzünde bozgunculuğa engel olmaları gerekmez miydi? Ancak, onlardan kurtardığımız pek azı bunu yaptı. Haksızlık edenler, kendilerine verilen görkeme kapılıp azdılar ve suçlu oldular.
|
|
  |
|
11 :
117
|
Rabbin, halkı dürüst olan kentleri, putperesttir diye yok etmez.
|
|
  |
|
11 :
118
|
(118-119) Eğer Rabbi n dileseydi, insanları tek bir millet yapardı. Ancak, Rabbinin acıması dışında sürekli ayrılıktadırlar. Ve onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin “Andolsun, cehennemi hep insan ve cinlerle dolduracağım” sözü tamamlanmıştır.
|
|
  |
|
11 :
119
|
(118-119) Eğer Rabbi n dileseydi, insanları tek bir millet yapardı. Ancak, Rabbinin acıması dışında sürekli ayrılıktadırlar. Ve onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin “Andolsun, cehennemi hep insan ve cinlerle dolduracağım” sözü tamamlanmıştır.
|
|
  |
|
11 :
120
|
Elçilerin başlarından geçenlerden, senin yüreğini pekiştirecek her şeyi sana anlatıyoruz. Bunlarda sana gerçek ve inananlara bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.
|
|
  |
|
11 :
121
|
(121-122) inanmayanlara, “Durumunuzun gerektirdiğini yapın, doğrusu, biz de yaparız; bekleyin, doğrusu biz de bekliyoruz” de!
|
|
  |
|
11 :
122
|
(121-122) inanmayanlara, “Durumunuzun gerektirdiğini yapın, doğrusu, biz de yaparız; bekleyin, doğrusu biz de bekliyoruz” de!
|
|
  |
|
11 :
123
|
Göklerin ve yerin görülmeyeni Allaha aittir. Bütün işler Ona götürülür. Ona kulluk et ve Ona güven. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
|
|
  |
|
12-YÛSUF SURESİ - Yusuf - MEKKE/53 - 111 Ayet
|
Bismillahirrahmanirrahim |
12 :
1
|
Elif, Lâm, Râ. Bunlar apaçık kitabın ilkeleridir.
|
|
  |
|
12 :
2
|
Düşünürsünüz diye, onu Arapça Kur an olarak indirdik.
|
|
  |
|
12 :
3
|
Biz, bu Kuranı sana vahyederek, anlatımların en güzelini sana anlatıyoruz. Oysa daha önce sen bunlardan haberi olmayanlardandın.
|
|
  |
|
12 :
4
|
Hani, Yusuf babasına dedi: “Babacığım! Doğrusu, rüyamda on bir yıldız, güneş ve ayı gördüm, bana saygılı davrandıklarını gördüm.”
|
|
  |
|