Bismillahirrahmanirrahim |
26 :
1
|
(1-2) Tâ, Sîn, Mîm. Bunlar apaçık Kitab'ın ilkeleridir.
|
|
  |
|
26 :
2
|
(1-2) Tâ, Sîn, Mîm. Bunlar apaçık Kitab'ın ilkeleridir.
|
|
  |
|
26 :
3
|
İnanmıyorlar diye neredeyse üzülerek kaygılanacaksın.
|
|
  |
|
26 :
4
|
Biz dilesek, onlara gökten bir belge indiririz de ona boyunları eğik kalırlar.
|
|
  |
|
26 :
5
|
Rahmandan kendilerine gelen her yeni hatırlatmadan ancak yüz çevirirler.
|
|
  |
|
26 :
6
|
Evet! Yalanladılar; alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine ulaşacaktır.
|
|
  |
|
26 :
7
|
Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada, şerefli çiftler bitirmişizdir.
|
|
  |
|
26 :
8
|
(8-9) Doğrusu, bunlarda belgeler vardır, ama onların çoğu inanmazlar. Doğrusu, Rabbin güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
9
|
(8-9) Doğrusu, bunlarda belgeler vardır, ama onların çoğu inanmazlar. Doğrusu, Rabbin güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
10
|
(10-11) Rabbin Musa'ya seslendi: “Haksızlık eden ulusa, Firavunun ulusuna git. Saygılı olmayacaklar mı?”
|
|
  |
|
26 :
11
|
(10-11) Rabbin Musa'ya seslendi: “Haksızlık eden ulusa, Firavunun ulusuna git. Saygılı olmayacaklar mı?”
|
|
  |
|
26 :
12
|
(12-14) Dedi: “Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harunu da gönder. Onlara karşı benim bir suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.”
|
|
  |
|
26 :
13
|
(12-14) Dedi: “Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harunu da gönder. Onlara karşı benim bir suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.”
|
|
  |
|
26 :
14
|
(12-14) Dedi: “Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harunu da gönder. Onlara karşı benim bir suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.”
|
|
  |
|
26 :
15
|
(15-17) Dedi ki: “Hayır olmaz! İkiniz belgelerimizle gidiniz. Doğrusu, Biz sizinle beraber dinleyeceğiz.” Firavuna gidip deyiniz ki: “Doğrusu, biz ikimiz âlemlerin eğiteninin elçisiyiz! İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
|
|
  |
|
26 :
16
|
(15-17) Dedi ki: “Hayır olmaz! İkiniz belgelerimizle gidiniz. Doğrusu, Biz sizinle beraber dinleyeceğiz.” Firavuna gidip deyiniz ki: “Doğrusu, biz ikimiz âlemlerin eğiteninin elçisiyiz! İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
|
|
  |
|
26 :
17
|
(15-17) Dedi ki: “Hayır olmaz! İkiniz belgelerimizle gidiniz. Doğrusu, Biz sizinle beraber dinleyeceğiz.” Firavuna gidip deyiniz ki: “Doğrusu, biz ikimiz âlemlerin eğiteninin elçisiyiz! İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
|
|
  |
|
26 :
18
|
(18-19) «Biz seni çocukken yanımızda büyütmedik mi? Ve ömrünün birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Ve sonunda yapacağını da yaptın. Ve sen nankörlerden birisin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
19
|
(18-19) «Biz seni çocukken yanımızda büyütmedik mi? Ve ömrünün birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Ve sonunda yapacağını da yaptın. Ve sen nankörlerden birisin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
20
|
(20-22) «O işi yaptım, öyleyse şaşkınlardan biriyim. Bu yüzden sizden korkunca sizden kaçtım. Artık, Rabbim bana bilgelik verip, beni elçilerden yaptı. Başıma kaktığın bu nimet İsrailoğullarını kendine köle yapmana karşılıktır” dedi.
|
|
  |
|
26 :
21
|
(20-22) «O işi yaptım, öyleyse şaşkınlardan biriyim. Bu yüzden sizden korkunca sizden kaçtım. Artık, Rabbim bana bilgelik verip, beni elçilerden yaptı. Başıma kaktığın bu nimet İsrailoğullarını kendine köle yapmana karşılıktır” dedi.
|
|
  |
|
26 :
22
|
(20-22) «O işi yaptım, öyleyse şaşkınlardan biriyim. Bu yüzden sizden korkunca sizden kaçtım. Artık, Rabbim bana bilgelik verip, beni elçilerden yaptı. Başıma kaktığın bu nimet İsrailoğullarını kendine köle yapmana karşılıktır” dedi.
|
|
  |
|
26 :
23
|
Firavun “Âlemlerin eğiteni de nedir?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
24
|
“Eğer kesinkes bilen kimseler iseniz, O, göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
25
|
Çevresindekilere “İşitmiyor musunuz?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
26
|
“O sizin de Rabbiniz, önce ki atalarınızın da Rabbidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
27
|
“Doğrusu, size gönderilen elçiniz andolsun delidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
28
|
“Eğer aklını kullanan kimseler iseniz, O, doğunun da, batının da ve ikisinin arasında bulunanların da Rabbidir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
29
|
“Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki, seni zindana tıkılanlardan ederim” dedi.
|
|
  |
|
26 :
30
|
“Sana apaçık bir delil getirmişsem de mi?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
31
|
“Doğru sözlü isen haydi getir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
32
|
(32-33) Günün üzerine Musa değneğini attı, besbelli bir yılan oluverdi. Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.
|
|
  |
|
26 :
33
|
(32-33) Günün üzerine Musa değneğini attı, besbelli bir yılan oluverdi. Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.
|
|
  |
|
26 :
34
|
(34-35) Çevresindeki ileri gelenlere: “Doğrusu, bu andolsun bilgin bir büyücü; büyüsü ile sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
35
|
(34-35) Çevresindeki ileri gelenlere: “Doğrusu, bu andolsun bilgin bir büyücü; büyüsü ile sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
36
|
(36-38) “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin büyücüleri getirecek toplayıcılar gönder” dediler. Büyücüler, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.
|
|
  |
|
26 :
37
|
(36-38) “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin büyücüleri getirecek toplayıcılar gönder” dediler. Büyücüler, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.
|
|
  |
|
26 :
38
|
(36-38) “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin büyücüleri getirecek toplayıcılar gönder” dediler. Büyücüler, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar.
|
|
  |
|
26 :
39
|
İnsanlara, “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
|
|
  |
|
26 :
40
|
“Büyücüler üstün gelirlerse, biz de belki onlara uyarız.”
|
|
  |
|
26 :
41
|
Büyücüler geldiklerinde, Firavuna: “Biz üstün gelirsek, doğrusu bize bir ödül vardır, değil mi?” dediler.
|
|
  |
|
26 :
42
|
“Evet; o takdirde doğrusu siz gözde kimselerden olacaksınız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
43
|
Musa onlara: “Ne atacaksanız atın” dedi.
|
|
  |
|
26 :
44
|
Onlar da iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavunun onuru için, doğrusu biz üstün geleceğiz” dediler.
|
|
  |
|
26 :
45
|
Artık Musa da değneğini attı; onların uydurduklarını yutmaya başlayıverdi.
|
|
  |
|
26 :
46
|
(46-48) Bunun üzerine büyücüler secdeye kapanarak: “Âlemlerin eğiteni, Musa ve Harunun Rabbine inandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
47
|
(46-48) Bunun üzerine büyücüler secdeye kapanarak: “Âlemlerin eğiteni, Musa ve Harunun Rabbine inandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
48
|
(46-48) Bunun üzerine büyücüler secdeye kapanarak: “Âlemlerin eğiteni, Musa ve Harunun Rabbine inandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
49
|
“Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Doğrusu, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; andolsun ellerinizi, ayaklarınızı, çaprazlama keseceğim, andolsun hepinizi asacağım” dedi.
|
|
  |
|
26 :
50
|
(50-51) “Zararı yok, doğrusu biz Rabbimize döneceğiz, doğrusu inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız” dediler.
|
|
  |
|
26 :
51
|
(50-51) “Zararı yok, doğrusu biz Rabbimize döneceğiz, doğrusu inananların ilki olmamızdan ötürü, Rabbimizin kusurlarımızı bağışlayacağını umarız” dediler.
|
|
  |
|
26 :
52
|
Biz Musa'ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar; doğrusu izleneceksiniz” diye bildirdik.
|
|
  |
|
26 :
53
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
54
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
55
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
56
|
(53-56) Firavun hemen şehirlere toplayıcılar göndererek: “Doğrusu, bunlar bizi öfkelendiren döküntü azınlıklardır; doğrusu hepimiz uyanık olmalıyız” dedi.
|
|
  |
|
26 :
57
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
58
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
59
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
60
|
(57-60) Bunun üzerine, Biz, onları bahçelerden, pınar başlarından, hâzinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. Ancak onlar güneş doğarken İsrailoğullarının ardına düştüler.
|
|
  |
|
26 :
61
|
Ve iki topluluk birbirinin görüş alanına girdiğinde, Musa nın adamları “Doğrusu yakalandık” dediler.
|
|
  |
|
26 :
62
|
“Hayır olmaz! Doğrusu Rabbim benimle beraberdir, bana yol gösterecektir” dedi.
|
|
  |
|
26 :
63
|
Bunun üzerine, Biz Musa ya “Değneğinle denize vur” diye bildirdik. Hemen deniz ikiye yarıldı, her parçası yüce bir dağ gibi oldu.
|
|
  |
|
26 :
64
|
İşte oraya, geridekileri de yaklaştırdık.
|
|
  |
|
26 :
65
|
Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
|
|
  |
|
26 :
66
|
|
  |
|
26 :
67
|
Doğrusu bunda, bir belge vardır, ancak çoğu inanmamaktadır.
|
|
  |
|
26 :
68
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlü olandır, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
69
|
Onlara İbrahim'in kıssasını anlat.
|
|
  |
|
26 :
70
|
Hani! Babasına ve ulusuna: “Neye tapıyorsunuz?” demişti.
|
|
  |
|
26 :
71
|
“Putlara tapıyoruz; onlarla ilgilenip duruyoruz” dediler.
|
|
  |
|
26 :
72
|
(72-73) “Çağırdığınız zaman sizi duyarlar mı veya size bir fayda ve zarar verirler mi?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
73
|
(72-73) “Çağırdığınız zaman sizi duyarlar mı veya size bir fayda ve zarar verirler mi?” dedi.
|
|
  |
|
26 :
74
|
“Ancak, babalarımızı da böyle yaparken bulduk” dediler.
|
|
  |
|
26 :
75
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
76
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
77
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
78
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
79
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
80
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
81
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
82
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
83
|
(75-83) Dedi: “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptığınızı görüyor musunuz? Doğrusu, onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yol gösteren de O'dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Yargı gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana bilgelik ver ve beni iyilere kat.
|
|
  |
|
26 :
84
|
(84-89) Ve gelecekler arasında benim için bir doğruluk dili kıl. Beni nimet cennetine vâris olanlardan eyle. Babamı da bağışla, doğrusu, o şaşırmışlardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allaha esen bir gönülle gelenden başkasına malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni utandırma.”
|
|
  |
|
26 :
85
|
(84-89) Ve gelecekler arasında benim için bir doğruluk dili kıl. Beni nimet cennetine vâris olanlardan eyle. Babamı da bağışla, doğrusu, o şaşırmışlardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allaha esen bir gönülle gelenden başkasına malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni utandırma.”
|
|
  |
|
26 :
86
|
(84-89) Ve gelecekler arasında benim için bir doğruluk dili kıl. Beni nimet cennetine vâris olanlardan eyle. Babamı da bağışla, doğrusu, o şaşırmışlardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allaha esen bir gönülle gelenden başkasına malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni utandırma.”
|
|
  |
|
26 :
87
|
(84-89) Ve gelecekler arasında benim için bir doğruluk dili kıl. Beni nimet cennetine vâris olanlardan eyle. Babamı da bağışla, doğrusu, o şaşırmışlardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allaha esen bir gönülle gelenden başkasına malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni utandırma.”
|
|
  |
|
26 :
88
|
(84-89) Ve gelecekler arasında benim için bir doğruluk dili kıl. Beni nimet cennetine vâris olanlardan eyle. Babamı da bağışla, doğrusu, o şaşırmışlardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allaha esen bir gönülle gelenden başkasına malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni utandırma.”
|
|
  |
|
26 :
89
|
(84-89) Ve gelecekler arasında benim için bir doğruluk dili kıl. Beni nimet cennetine vâris olanlardan eyle. Babamı da bağışla, doğrusu, o şaşırmışlardandır. İnsanların diriltileceği gün, Allaha esen bir gönülle gelenden başkasına malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni utandırma.”
|
|
  |
|
26 :
90
|
(90-91) O gün cennet saygılı olanlara yaklaştırılır. Alevli ateş de azgınlar için ortaya çıkarılır.
|
|
  |
|
26 :
91
|
(90-91) O gün cennet saygılı olanlara yaklaştırılır. Alevli ateş de azgınlar için ortaya çıkarılır.
|
|
  |
|
26 :
92
|
(92-93) Onlara denilir: "Allah yerine taptıklarınız nerededir? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?”
|
|
  |
|
26 :
93
|
(92-93) Onlara denilir: "Allah yerine taptıklarınız nerededir? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?”
|
|
  |
|
26 :
94
|
(94-95) Onlar ve azgınlar ve İblism adamları tepetaklak hepsi oraya atılırlar.
|
|
  |
|
26 :
95
|
(94-95) Onlar ve azgınlar ve İblism adamları tepetaklak hepsi oraya atılırlar.
|
|
  |
|
26 :
96
|
(96-102) Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: “Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
|
  |
|
26 :
97
|
(96-102) Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: “Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
|
  |
|
26 :
98
|
(96-102) Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: “Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
|
  |
|
26 :
99
|
(96-102) Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: “Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
|
  |
|
26 :
100
|
(96-102) Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: “Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
|
  |
|
26 :
101
|
(96-102) Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: “Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
|
  |
|
26 :
102
|
(96-102) Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: “Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
|
  |
|
26 :
103
|
Doğrusu, bunda bir belge vardır, ancak çoğu inanmamaktadır.
|
|
  |
|
26 :
104
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
105
|
Nuhun ulusu elçileri yalanladı.
|
|
  |
|
26 :
106
|
(106-110) Hani kardeşleri Nuh onlara dedi: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin eğitenine aittir. Artık Allah a saygılı olun ve bana itaat edin.”
|
|
  |
|
26 :
107
|
(106-110) Hani kardeşleri Nuh onlara dedi: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin eğitenine aittir. Artık Allah a saygılı olun ve bana itaat edin.”
|
|
  |
|
26 :
108
|
(106-110) Hani kardeşleri Nuh onlara dedi: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin eğitenine aittir. Artık Allah a saygılı olun ve bana itaat edin.”
|
|
  |
|
26 :
109
|
(106-110) Hani kardeşleri Nuh onlara dedi: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin eğitenine aittir. Artık Allah a saygılı olun ve bana itaat edin.”
|
|
  |
|
26 :
110
|
(106-110) Hani kardeşleri Nuh onlara dedi: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin eğitenine aittir. Artık Allah a saygılı olun ve bana itaat edin.”
|
|
  |
|
26 :
111
|
Dediler: “Sana mı inanalım? En bayağılar sana uymaktadır.”
|
|
  |
|
26 :
112
|
(112-115) Dedi: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesapları Rabbime aittir, keşke anlasanız! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açık bir uyarıcıyım.”
|
|
  |
|
26 :
113
|
(112-115) Dedi: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesapları Rabbime aittir, keşke anlasanız! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açık bir uyarıcıyım.”
|
|
  |
|
26 :
114
|
(112-115) Dedi: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesapları Rabbime aittir, keşke anlasanız! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açık bir uyarıcıyım.”
|
|
  |
|
26 :
115
|
(112-115) Dedi: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesapları Rabbime aittir, keşke anlasanız! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açık bir uyarıcıyım.”
|
|
  |
|
26 :
116
|
"Ey Nuh! Eğer, bu işe son vermezsen, andolsun kovulanlardan olacaksın” dediler.
|
|
  |
|
26 :
117
|
(117-118) "Rabbim! Doğrusu ulusum beni yalanladı, benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi.
|
|
  |
|
26 :
118
|
(117-118) "Rabbim! Doğrusu ulusum beni yalanladı, benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi.
|
|
  |
|
26 :
119
|
Bunun üzerine onu ve beraberinde bulunanları, dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık.
|
|
  |
|
26 :
120
|
Sonra geride kalanları suda boğduk.
|
|
  |
|
26 :
121
|
Doğrusu, bunda bir belge vardır, ancak çoğu inanmamaktadır.
|
|
  |
|
26 :
122
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
123
|
Âd ulusu da elçileri yalanladı.
|
|
  |
|
26 :
124
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
125
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
126
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
127
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
128
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
129
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
130
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
131
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
132
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
133
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
134
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
135
|
(124-135) Hani! Kardeşleri Hud onlara: "Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; Ödülüm ancak âlemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verene saygılı olun; davarları, oğulları, bahçeleri ve pınarları size O vermiştir. Doğrusu, hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum” dedi.
|
|
  |
|
26 :
136
|
Dediler: "İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.
|
|
  |
|
26 :
137
|
(137-138) Bu durum öncekilerin huyudur. Biz azaba uğratılacak da değiliz”
|
|
  |
|
26 :
138
|
(137-138) Bu durum öncekilerin huyudur. Biz azaba uğratılacak da değiliz”
|
|
  |
|
26 :
139
|
Böylece onu yalanladılar; Biz de kendilerini yokettik. Bunda, doğrusu bir belge vardır; ancak çoğu inanmamıştır.
|
|
  |
|
26 :
140
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
141
|
Semûd ulusu da elçileri yalanladı.
|
|
  |
|
26 :
142
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
143
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
144
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
145
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
146
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
147
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
148
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
149
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
150
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
151
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
152
|
(142-152) Hani, kardeşleri Salih onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim; artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir. Dağlarda ustaca neşeli olarak evler yontarken, bahçelerde, pınar başlarında, ekinler ve salkımları sarkmış hurmalıklar arasında, tam bu esnada güven içinde bırakılır mısınız? Artık Allaha saygılı olun ve bana itaat edin. Yeryüzünü düzeltmeyen, bozgunculuk yapan savurganların emirlerine itaat etmeyin” dedi.
|
|
  |
|
26 :
153
|
(153-154) “Sen şüphesiz, yanıltılmışlardan birisin; bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir” dediler.
|
|
  |
|
26 :
154
|
(153-154) “Sen şüphesiz, yanıltılmışlardan birisin; bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Eğer doğru sözlü isen bir belge getir” dediler.
|
|
  |
|
26 :
155
|
(155-156) Dedi: “işte, belge bu dişi devedir. Su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sîzindir, sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar.”
|
|
  |
|
26 :
156
|
(155-156) Dedi: “işte, belge bu dişi devedir. Su içmek hakkı belirli bir gün onun ve belirli bir gün de sîzindir, sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar.”
|
|
  |
|
26 :
157
|
Onlar ise onu sinirlediler; ama pişman da oldular.
|
|
  |
|
26 :
158
|
Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu, bunda bir ders vardır, fakat çoğu inanmamaktadır.
|
|
  |
|
26 :
159
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
160
|
Lut ulusu da elçileri yafanladn
|
|
  |
|
26 :
161
|
(161-166) Hani kardeşleri Lut onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin.. Burna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir; Rabbimzin, sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, âlemler arasında erkeklere- mi yaklaşıyorsunuz?' Kayır! Siz sınırı aşmış bir ulussunuz” dedi.
|
|
  |
|
26 :
162
|
(161-166) Hani kardeşleri Lut onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin.. Burna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir; Rabbimzin, sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, âlemler arasında erkeklere- mi yaklaşıyorsunuz?' Kayır! Siz sınırı aşmış bir ulussunuz” dedi.
|
|
  |
|
26 :
163
|
(161-166) Hani kardeşleri Lut onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin.. Burna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir; Rabbimzin, sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, âlemler arasında erkeklere- mi yaklaşıyorsunuz?' Kayır! Siz sınırı aşmış bir ulussunuz” dedi.
|
|
  |
|
26 :
164
|
(161-166) Hani kardeşleri Lut onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin.. Burna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir; Rabbimzin, sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, âlemler arasında erkeklere- mi yaklaşıyorsunuz?' Kayır! Siz sınırı aşmış bir ulussunuz” dedi.
|
|
  |
|
26 :
165
|
(161-166) Hani kardeşleri Lut onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin.. Burna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir; Rabbimzin, sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, âlemler arasında erkeklere- mi yaklaşıyorsunuz?' Kayır! Siz sınırı aşmış bir ulussunuz” dedi.
|
|
  |
|
26 :
166
|
(161-166) Hani kardeşleri Lut onlara: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana itaat edin.. Burna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim, ancak âlemlerin eğitenine aittir; Rabbimzin, sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, âlemler arasında erkeklere- mi yaklaşıyorsunuz?' Kayır! Siz sınırı aşmış bir ulussunuz” dedi.
|
|
  |
|
26 :
167
|
“Ey Lut! Bu sözlerinden vazgeçmezsen, doğrusu sür rülenlerden olacaksın” dediler.
|
|
  |
|
26 :
168
|
(168-169) Dedi: “Doğrusu yaptığınıza çok kızanlardanım. Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapacaklarından kurtar.”
|
|
  |
|
26 :
169
|
(168-169) Dedi: “Doğrusu yaptığınıza çok kızanlardanım. Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapacaklarından kurtar.”
|
|
  |
|
26 :
170
|
(170-171) Yalnız geride kalanlarla beraber yaşlı bir kadın dr şında, onu ve ailesini bütünüyle kurtardık.
|
|
  |
|
26 :
171
|
(170-171) Yalnız geride kalanlarla beraber yaşlı bir kadın dr şında, onu ve ailesini bütünüyle kurtardık.
|
|
  |
|
26 :
172
|
Diğerlerini yerle bir ettik.
|
|
  |
|
26 :
173
|
Üzerlerine de yağmur yağdırdık. Uyarılan, fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi!
|
|
  |
|
26 :
174
|
Doğrusu, bunda andolsun bir belge vardır, ama çoğu inanmamaktadır.
|
|
  |
|
26 :
175
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
176
|
Ormanlık yerde oturanlar da elçileri yalanladılar.
|
|
  |
|
26 :
177
|
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
26 :
178
|
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
26 :
179
|
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
26 :
180
|
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
26 :
181
|
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
26 :
182
|
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
26 :
183
|
(177-183) Hani, Şuayb onlara demişti: “Saygılı olmaz mısınız? Doğrusu, ben size güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a saygılı olun ve bana İtaat edin. Ben buna karşı sizden bir ödül istemiyorum, ödülüm ancak âlemlerin eğitenine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
|
|
  |
|
26 :
184
|
Sizi ve daha önceki toplulukları yaratana saygılı olun”
|
|
  |
|
26 :
185
|
(185-187) Dediler: “Sen büyülenmişlerden birisin. Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Doğrusu, seni ancak yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlülerden isen, göğün bir parçasını üzerimize düşür.”
|
|
  |
|
26 :
186
|
(185-187) Dediler: “Sen büyülenmişlerden birisin. Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Doğrusu, seni ancak yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlülerden isen, göğün bir parçasını üzerimize düşür.”
|
|
  |
|
26 :
187
|
(185-187) Dediler: “Sen büyülenmişlerden birisin. Bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsin. Doğrusu, seni ancak yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlülerden isen, göğün bir parçasını üzerimize düşür.”
|
|
  |
|
26 :
188
|
Dedi: “Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir.”
|
|
  |
|
26 :
189
|
Bunun üzerine onu yalanladılar, Bunun üzerine onları, gölge bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o, azabı büyük bir gündü.
|
|
  |
|
26 :
190
|
Doğrusu, bunda bir belge vardır. Fakat çoğu inanmamıştır.
|
|
  |
|
26 :
191
|
Doğrusu Rabbin, andolsun güçlüdür, acıyandır.
|
|
  |
|
26 :
192
|
Doğrusu o, âlemlerin eğiteninin indirdiğidir.
|
|
  |
|
26 :
193
|
(193-195) Uyaranlardan olman için, güvenilir ruh onu senin kalbine apaçık Arap diliyle indirmiştir.
|
|
  |
|
26 :
194
|
(193-195) Uyaranlardan olman için, güvenilir ruh onu senin kalbine apaçık Arap diliyle indirmiştir.
|
|
  |
|
26 :
195
|
(193-195) Uyaranlardan olman için, güvenilir ruh onu senin kalbine apaçık Arap diliyle indirmiştir.
|
|
  |
|
26 :
196
|
Doğrusu, daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
|
|
  |
|
26 :
197
|
İsrailoğulları bilginlerinin bunu bilmeleri onlara bir belge olmaz mı?
|
|
  |
|
26 :
198
|
(198-199) Biz onu Arap olmayan birine indirseydik de onlara okusaydı ona inanmazlardı.
|
|
  |
|
26 :
199
|
(198-199) Biz onu Arap olmayan birine indirseydik de onlara okusaydı ona inanmazlardı.
|
|
  |
|
26 :
200
|
(200-202) Onu suçluların kalplerine böylece sokarız, ancak, yine can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir.
|
|
  |
|
26 :
201
|
(200-202) Onu suçluların kalplerine böylece sokarız, ancak, yine can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir.
|
|
  |
|
26 :
202
|
(200-202) Onu suçluların kalplerine böylece sokarız, ancak, yine can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir.
|
|
  |
|
26 :
203
|
O zaman, "Ertelenmez miyiz?” derler.
|
|
  |
|
26 :
204
|
Öyleyse bizim azabımızı acele mi istiyorlardı?
|
|
  |
|
26 :
205
|
(205-206) Bir düşündün mü? Biz onları yıllar yılı gönendirmiş olsak, sonra da korkutuldukları şey kendilerine gelmiş olsa!
|
|
  |
|
26 :
206
|
(205-206) Bir düşündün mü? Biz onları yıllar yılı gönendirmiş olsak, sonra da korkutuldukları şey kendilerine gelmiş olsa!
|
|
  |
|
26 :
207
|
Gönendirilmiş oldukları onlara bir fayda sağlamaz.
|
|
  |
|
26 :
208
|
(208-209) Hiç bir kent halkını, onlara öğüt veren uyarıcılar olmadan yok etmedik. Biz haksızlık eden değiliz.
|
|
  |
|
26 :
209
|
(208-209) Hiç bir kent halkını, onlara öğüt veren uyarıcılar olmadan yok etmedik. Biz haksızlık eden değiliz.
|
|
  |
|
26 :
210
|
Onu şeytanlar indirmemiştir.
|
|
  |
|
26 :
211
|
Bu onlara düşmez, zaten buna güçleri de yetmez.
|
|
  |
|
26 :
212
|
Doğrusu, onlar dinlemekten uzak tutulmuşlardır.
|
|
  |
|
26 :
213
|
O halde, sakın Allah’ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarma, yoksa azap göreceklerden olursun.
|
|
  |
|
26 :
214
|
En yakın hısımlarını uyar.
|
|
  |
|
26 :
215
|
İnananlardan sana uyanlara karşı alçak gönüllü ol.
|
|
  |
|
26 :
216
|
Sana başkaldırılarsa, “Yaptıklarınızdan uzağım” de.
|
|
  |
|
26 :
217
|
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
|
|
  |
|
26 :
218
|
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
|
|
  |
|
26 :
219
|
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
|
|
  |
|
26 :
220
|
(217-220) Senin ayağa kalktığını ve secde edenler arasında dolaştığını gören güçlü ve acıyan Allaha güven. Doğrusu, O işitir ve bilir.
|
|
  |
|
26 :
221
|
Şeytanların kime inip durduğunu size haber vereyim mi?
|
|
  |
|
26 :
222
|
Onlar, söz uyduran günahkâr herkese inerler.
|
|
  |
|
26 :
223
|
Bunlar da kulak verirler, çoğu yalancıdır.
|
|
  |
|
26 :
224
|
Şairlere ancak azgınlar uyar.
|
|
  |
|
26 :
225
|
(225-226) Onların her derede şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin?
|
|
  |
|
26 :
226
|
(225-226) Onların her derede şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin?
|
|
  |
|
26 :
227
|
Bunların dışındakiler; inananlar ve yararlı işler işleyenler ve Allah’ı çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıktan sonra üstün gelenlerdir. Ve haksızlık edenlerin, nasıl bir devrimle devrileceklerini bileceklerdir.
|
|
  |
|